Kategori arşivi: Eğitim

Kulağıma Onlarca Küpe Taktım: 20. PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresi

Her kongre, geniş katılımlı toplantı, zirve süreci bana büyük heyecan veriyor.

İlk heyecanı bu tür etkinliklere katılım için aldığım davet ile yaşıyorum. Sosyal medyanın ve Kaynağım İnsan blogumun mesleğime en büyük katkılarından biridir aldığım davetler. PERYÖN de sosyal medyada mesleği temsil etmekte olan İK blogcularına yönelik hassasiyetini bizleri ilk defa kongreye davet ederek gösterdi. Teşekkür ederim PERYÖN.

Mesleki olarak üstlendiğimiz “sosyal medya misyonu” gereği bizler de takip ettiğimiz oturumlardaki içeriği #peryonkongre tweetlerimizle sosyal medyaya taşıdık. Hazır yeri gelmişken buradan özellikle takip edemediğim oturumlardaki paylaşımları için Aydan Çağ’a, Banu Çakar’a, Gülsüm Müftügil’e, Cengiz Çatalkaya’ya, Sevim Demirel’e, Serhat Kahyaoğlu’na, Dilek Görgüç’e teşekkür ederim. Aşağıdaki fotoğrafı izinsiz paylaştığım Salim Tanrıverdi’nin de bana kızmayacağını umuyorum 🙂

Madem bu kadar sosyal medya diyoruz gelecek yıl için bir de temennimi yazmadan geçmeyeyim: 21. kongre programında sosyal medya başlığı altında İK üzerine içerik üreten, bilgi paylaşan İK blogcularına da yer verilebilir. İK blogcuları içerik üretmenin gerek İK bilgi dünyasına, gerekse bireysel kariyer gelişimlerine olan büyük katkılarından bahsedebilir, meslekdaşlara ilham kaynağı olabilirler. Bilgi ve tecrübenin sosyal medya araçları vasıtasıyla paylaşımı işletmelerde İK uygulamalarının daha hızlı gelişmesi anlamına gelecektir.

Bu kadar sosyal medya – İK lakırdısı yeter. Gelelim kongrenin akışına …

Bir eğitime girdiğinizde eğitim esnasında ne dinleyip, anladığınızdan çok, eğitim sonrasında aklınızda kalabilenler önemlidir. Şimdi bir dakika gözlerimi kapatıyorum, katıldığım oturumları düşünüyorum … sonrasında da tweetlerimi kontrol etsem iyi olacak diyorum … ve kongrede duyduğum kulağıma küpe olacak “onlarca” cümleyi yazmaya başlıyorum.

 

PERYÖN Başkanı Yiğit Oğuz Duman

“Adil ve onurlu iş hayatı icin çalışmamız gerekiyor”

“Türkiye’de toplam işgücünün %30’u kadın. Bu kongreden sonraki yapacağınız ilk işe alım bir kadın olsun.”

“İK’cılar olarak Stocholm sendromu içindeyiz. Zorluk çıkaran çalışanlara özen gösterip, uyumluları adeta cezalandırıyoruz”

“Kongrede 200 kadın ve engelli davetlimiz var”

.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış dedi ki:

“Kararlar ‘savaşa evet’ veya ‘savaşa hayır’ gibi romantik söylemlerle alınmıyor”

“Türkiye Avrupa’nın en genc nüfusuna sahip ülkesi ve Avrupa büyüme hızımız ve dinamizmimizden ilham alıyor”

“Çalışma arkadaşlarımın %56’sı kadın”

.

TAV CEO’su Dr. Sani Şener dedi ki:

“Sizler bilgi işçisisiniz. Katılımcılık bilgi işçisinin en önemli özelliğidir”

Dünyadaki en büyük başarıların başarısızlığa dönüşmesi an meselesi. O nedenle biz her sabah kariyerimize sıfırdan başlıyoruz”

“Düşünce hızında iş yapın”

“TAV’ın üç sermayesi var: Fiziksel sermaye, entellektüel sermaye, sosyal sermaye. Bizim hiç fiziksel sermayemiz yok, ama 2,3 milyar dolar değerinde entellektüel ve sosyal sermayemiz bulunuyor.”

“Operasyonel olarak bölgesel, finansal olarak küresel bir şirketiz.”

“Ekibimi üçe ayırırım: A Takımı, Altın Yakalılar ve Kızıldereliler”

“Şansa inanmam, şans değil fokuslanmak başarı getirir.”

“Konfor alanlarımızı dar tutarak mutlulugu sağladık.”

“Başarılı olmanız için mutlu olmanız lazım”.

“Proje yönetimi, projeyi bütçesi içinde, zamanında, istenilen kalitede ve sürdürülebilir şekilde bitirmektir.”

.

RBL Grup Danışmanı Allan Freed dedi ki:

“Artık şirket değerlemesinde şirketlerin %50’si elle tutulamayan sermaye: yetenek ve liderlik”

“İK başarılı olmak istiyorsa, şirket için değer yaratacaksa ölçümlenebilirliğe fokuslanmalı”

“İK’cılar olarak insanı etkileyen ekonomi, çevresel ve sosyal konular, teknoloji, politika, demografi hakkında konuşabiliyor muyuz? Bu dış etkenlerin yeteneği, kültürü, liderliği nasıl dönüştürdüğünü takip edebiliyor muyuz?”

“İK’cıların şirketlerin liderlik markalarını oluşturmaları önemlidir. Liderden liderlik markasına geçiş çok önemlidir. Steve Jobs’un hastalandığı haberi yayılınca Apple’ın piyasa değeri hızla düşmüştür. Bunun üzerine Apple organizasyondaki farklı lider profilerini kamu oyuna tanıtmıştır. Gelinen noktada Steve Jobs’ın kaybından sonra Apple tüm zamanların en değerli şirketi olarak yola devam etmektedir”

“Organizasyonu ve yeteneğin tanımını toplum, yatırımcılar, müşteriler, çalışanlar, hat yöneticileri belirliyor”

“Bir şirket 4 grup çalışandan oluşuyor: c-suite, geleğin lideri potansiteline sahip olanlar, yüksek potansiyelliler ve diğer çalışanlar”

Yeteneği 13 girdi ile tanımlıyoruz: 

1. hız,
2. öğrenme çevikliği,
3. işbirliği yapabilmek, geliştirebilmek
4. yenilikçilik,
5. risk alabilirlik,
6. verimlilik,
7. stratejik netlik,
8. liderlik,
9. güvenilirlik,
10. sosyal sorumluluk,
11. paylaşılan zihniyet,
12. müşteri hizmetleri,
13. kriz”

.

Prof. Dr.Metin Çakmakçı dedi ki:

“İş ve etik içiçedir. Etik uygulamalar uzun vadede şirketlerin kalıcılığı ve karlılığını arttırr.

“Bir uygulamanın yasal olması etik olduğunun, etik olması da yasal olduğunun göstergesi değildir.”

.

PERYÖN Etik Kurul Başkanı Dr. Habibe Akşit dedi ki:

“İnsan kaynaklarında problemli her alan bize etik kuralların yazılması gerekliliğini gösterir.”

.

Towers Watson EMEA Ödül, Yetenek ve İK İletişim Danışmanlık Hizmetleri Direktörü Chantal Free dedi ki:

“Gelecek dönemde yetenekli çalışanda aranılaracak üç beceri: digital beceriler, global zihin yapısı-bakış, öğrenme çevikliği”

“Çalışan bağlılığı üzerine yapılan araştırmalar gösteriyor ki, çalışanlar performans-ücret ilişkisi, yönetici etkinliği, kariyer imkanları ve liderlik konusunda memnuniyetsizlik yaşıyorlar”

“Siemens’in Çalışan Değer Önermesi(Employee value proposition) incelemeye değer bir örnek”

.

Danışman, Eğitmen ve Koç Payam Yüce Işıl dedi ki:

“Yetenek yönetimi uzun vadeli bakış açısı gerektirir ama ağırlı kısa vadeli yaklaşıldığını görüyoruz”

“Yetenek yönetimi bir üst yönetim meselesidir, İK bu süreçte işletmecidir”

“Yetenek yönetimi sadece yüksek potansiyeller için değil, bütün çalışanlar içindir.”

“Yetenek yönetiminde öğrenme çevikliği(learning agility) istenilen en önemli yetkinlik konumuna geldi. Öğrenme çevikliği sekiz alt unsur ile tanımlanabilir:

1. zor durumlarda performans göstermek,
2. yürütücü/yönetsel (executive) olgunluk,
3. deneyimlerden öğrenmek,
4. derin düşünmek,
5. sosyal farkındalık ve empati
6. zihinsel kapasite ve yaratıcılık,
7. merak ve cesaret
8. negatif özellik: savunmaya geçme

.

Prof. Dr. M. Remzi Sanver dedi ki:

“Kurumların işleyişi birbirine benzer ve oyun teorisi kurumları açıklamak için kullanılabilir.  Kurum ile insanların ortak amaçlarını tespit etmek için yazılı kurallar vardır,kurallar yetki dağılımını oluşturur. Oyunlar kurami, iktisat kurami gösteriyor ki insanla kurumun amaçlarını uyuşturacak kuralları yazmak kolay değil”

“Oyun teorisi dahilindeki Tutuklular Açmazı: fedakarlık iki tarafında kazanmasını saglar ama problem şu ki, herkes bencil davranmayi seçer.”

“Deneysel iktisat der ki, iki taraf da birbirine güvenirse fedarkar olurlar. Neden Japon şirketleri daha uzun ömürlü? Enformel kurumlar yani insanlar arasi güven ve gelenekler yüzünden”

“Masonluk, üniversiteler ve devlet en uzun ömürlü kurumlardır. Neden? Örneğin masonlukta güçlü aidiyet hissi, usta – çırak ilişkisi, güven duygusu ve motivasyon, birlikte inşa etme ortak aklı ve gelenek vardır. Bu enformel yapı uzun ömürlülüğü sağlar.”

“Masonlukta da formel kurumlar var: karar verme mekanizmaları, meritokrasi-kıdem-parlaklık ve eski yonetici konumu”

“Masonlukta bir kişi gerçek usta konumuna kendisinden daha iyi bir usta yetiştirdiğinde gelebilir”

.

CHP Bursa Milletvekili ve İşkadını Sena Kaleli dedi ki:

“Kadınların rakip kadını yok etmek dürtüsü düşük benlik göstergesi” ve kadınları güçsüzleştiriyor. Eğer bu dürtü alt edilebilirse başarı gelir”

“Kadınlar iş hayatında rasyonelliği duygularıyla ile birleştirerek büyük başarı sağlıyor. IRA ile yürütülen barış görüşmelerinde kadınların bu nitelikleri sayesinde ön planda olduğunu görüyoruz”

“İş hayatındaki kadınlar süreç odaklıdır, erkekler gol atmak. Bu nedenle erkekler sık sık gol atacağım derken gol yerler”

.

Farplas Şirketler Grubu YK Üyesi Ahu Büyükkuşoğlu Serter dedi ki:

“Karar vermek once matematik demek. Sonra kurumsal degerler. Türk is ortamlarında ise muallak kültürü var.”

“İş hayatında kadınlar karar alırken matematiği kullanmıyor. İşe odaklandıktan sonra başarı gelir”

“Neden kadınlar daha az iş hayatında veya zor sektörlerde yer almıyorlar? Çünkü kadınlar iyi hayat kalitesini tercih ediyor.”

.

CNN Türk Haber Editörü Ahu Özyurt dedi ki:

“Harvard Üniversitesi’nde katıldığım eğitimde Gary Orren kadınların sosyal etki için üç aracı olduğunu söyledi: güç, ikna, müzakere.  Kadınlar gücünüzün farkında mısınız? Müzakere etmeyi biliyor musunuz? İkna etmek konusunda yeterince kararlı mıyız? “

“Sizin hakkınızda konuşulduğunu farkettiğiniz bir ortama girdiğinizde, sanki duymamamız gereken birşeyi duymak ayıpmış hissine kapılıp sakın ortamı terk etmeye kalkmayın. Tam tersi ortamda kalmak için bahane yaratın.”

“Kadınların artıları: Bir anda beş işi düşünebilmek, ikna konusunda içgüdüsel olarak avantajlıyız, dinlemeyi biliyoruz”

.

DDI Kıdemli Başkan Yardımcısı Richard Wellins dedi ki:

“Liderlik rolü için tutku gerekir”

“Liderler genelde yaşlıdır, onların tecrübesinin doğru karar almaya yaracağı düşünülür ama görüyüoruz ki böyle değil” 

“Öğrenmenin %70’inin tecrübe, %20’sinin koçluk, mentörlük hizmetlerinden, %10’unun eğitimden geldiğine inanıyoruz. Oysa ki araştırmalar gösteriyor ki, liderlerin çoğunluğu bilgiyi klasik dersliklerden ediniyorlar. Bu nedenle karma öğrenme sistemleri tasarlanmalıdır”

“Liderlik, liderlik becerileri çeşitli yöntemlerle ölçümleniyor ama çıkan veriler ile hiçbirşey yapılmıyor. Ama teknoloji iş ile yeteneği ilişkilendirebilmemizi yakında sağlayacak”

“İnsana dair verilere sahip İK bu verileri bilgiye dönüştürmek zorunda”

.

Hischam El Agamy konuşmasından notlarım:

3 Ekim 2012 itibariyle dünyanın en kıymetli markası olan Apple’ın piyasa değerinin diğer çok tanınmış uluslararası firmalar ile olan kıyaslaması:

Apple= 5 adet PepsiCo,
Apple= 2 adet IBM,
Apple= 15 adet General Motors
Apple= 11 adet Goldman Sacks

Hischam El Agamy sosyal medyanın gücünü Arap Baharı örneği ile vurguladı.

El Agamy’nin diğer ilgniç paylaşımı ise uluslararası boyutta yapılan çeşitli araştırmalarda Türkiye’nin konumu idi. Türkiye 60’a yakın ülke arasında iş verimliliğinde 30., eğitime verdiği önem sıralasında 46, iş adaptasyonunda 3., yeteneği çekmek çabasında 39. olarak sırada yer alıyordu.Artık piyasaya çıkan ürünlerin hızlı, yeşil ve ucuz olduğunu vergulayan El Agamy dinleyicilere Arie De Geus’un Yaşayan Şirket kitabını okumalarını tavsiye etti.

.

Her gün oturum katılımlarıma bir saat ara vererek sergi alanını da büyük ilgi ile dolaştım. Özellikle İşkur’dan çok başarılı bulduğum yeni yapılanmaları, Towers Watson’dan çalışan bağlılığı ve ücret araştırmaları, MESS’den eğitim programları , BİMSA, Link, GENOM Bilişim, Bilin Humanist,TAG’den İK yazılımları, Successinsights Türkiye’den yetenek ölçümlemeleri, BioTekno’dan mobil eğitimler, ICF Türkiye’den koçluk sertifikasyonları hakkında kapsamlı bilgi ve dokuman aldım.

.

20. PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresi’ni pek memnun kapattım. Gelecek yıl Kasım ayında gerçekleşecek 21. PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresini merakla bekliyeceğim 😀

Dünyamızın Penceresi – WOW 2012, Londra

Kasım 2011’de Avrupa Birliği’nin yetişkinler için olan Grundvig eğitim programlarını uzun uzun incelemiş ve aralarından on tanesine başvurmuştum. Aradan iki ay geçti ve Ocak 2012’de İngiltere, Londra’daki başvurduğum “Window On Our World – WOW ” başlıklı çalıştaydan kabul mesajı aldım. Onay mesajı sonrasında yaşadığım mutluluğu o günlerde Kaynağım İnsan’a da kayıt olarak düşmüştüm.

Yolculuk (10.06.2012)

Sayılı gün çabuk geçiyor. Çalıştayın yapılacağı 10-16 Haziran 2012 tarihi de bir çırpıda geldi. Kabul mesajı sonrasında çalıştayı yapacak olan Enfield Konseyi Öğrenme Topluluğu açtığı wiki ile okumamız, doldurmamız için pek dokuman gönderdi. Çalıştayın bütün katılımcılarının ülke ve bilgilerini paylaştı. Ben de bu sayede çalıştaya Türkiye’den gidecek tek kişi olmadığımı öğrendim. Bir Birleşmiş Milletler çalışanı olan sevgili Sertaç Turhal da ekipteydi. Onun haricindeki diğer katılımcılar Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, İtalya, Estonya, Latvia, Fransa, Polonya ve Romanya’dandı.

Sertaç’la yolculuk gününe kadar ilk başta mesajlaştık, sonra da birçok kez telefonda konuştuk. 10 Haziran günü onu Atatürk Hava Limanı’nda gördüğümde sanki bir yabancının değil, bayağı süredir tanıştığım bir arkadaşımın elini sıkıyor gibiydim. Dolayısıyla anlaşılabileceği üzere Londra Heathrow Hava Limanı’na kadar olan dört saatlik uçak yolcuğumuz da bol sohbetli ve keyifli geçti.

Hava Limanında bizi Malatyalı bir taksi şöförü karşıladı ve çalıştayın gerçekleşeceği De Vere Theobalds Park‘a götürdü. De Vere Theobalds Park yukarıdaki fotoğrafta da görülebileceği gibi doğanın ortasında, sakin ve pek çok büyük firmanın günlük toplantı veya eğitimlerini düzenlemeyi tercih ettikleri bir mekan. Hafta sonu ise açık hava düğünleri için ideal ortamı sunuyor. Kaldığımız süre boyunca iki düğünün bizler de şahidi olduk diyebilirim.

Otele vardığımızda bizi çalıştayın koordinatörü sevgili Dr. Ben Charles karşıladı. Ben, samimi yaklaşımı ile çalıştay organizasyonunun ilk ve en önemli yüzü olarak bizim gönlümüzü hemen kazandı. Sertaç’la eskiden ahır olup, otele dönüştürülen odalarımıza uyumak için giderken kafamızda pek çok değil sadece tek düşünce vardı: İyi bir uyku çekerek ertesi güne hazır olmak.

1. Gün – Tanışma (11.06.2012)

Kahvaltı sonrası saat 09:30’da yukarıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz ve takip eden altı gün boyunca da çalıştayın kalbi olacak çalışma salonumuza geçtik. Ben Charles kendisini tekrar topluluğa tanıttıktan sonra altı günümüzü birlikte geçireceğimiz diğer yetkili sevgili Elina Kumpina’yı bizimle tanıştırdı. Ardından da bütün katılımcılar kendilerini ve bu çalıştaya neden katılmak için başvurduklarını kısaca aktardılar.

Hiçbir katılımcının ana dili olmayan ve farklı seviyelerde bilinen İngilizce ile paylaşıma geçmek gerekliliği bazen çok güzel, bazen de zorlayıcı. Özellikle çalıştayda sosyolojik, ekonomik, kültürel paylaşımlara girecek olmamız belki de grupça birlikte geçireceğimiz altı günün en geliştirici noktasını oluşturuyordu: Her ne koşulda olursa olsun ortak dili saygı ve sabır kuralları çerçevesinde işler kılmak, sonrasında da anlaşmak, paylaşmak, tartışmak ve sonuçlar çıkarmak.

Çalıştayın ilk aktivitesi çalıştay süresince hepimizin titizlikle uyacağı kuralları belirlemek oldu. Dakik olmak, birbirini dinlemek, aktivitelerde katılımcı olmak, cep telefonlarını çalışma süreleri boyunca kapalı tutmak gibi. Sonrasında Elina katılımcılara bütün çalıştay boyunca elimizden düşürmeyeceğimiz “Learning Log – Öğrenme Günceleri“mizi dağıttı.

.

Öğrenme Güncesi: Çalıştayın başlangıcında çalıştaya dair hedeflerimiz  ile çalıştay boyunca her gün neler öğrendiğimizi, düşüncelerimizi, işleğimiz konuların zihnimizdeki yansımalarını organize bir şekilde aktararak hareket planlarımızı oluşturmamıza destek veren dokuman.

İşleyişte her sabah ve her akşam güncemize gerekli notları alacak süre veriliyordu. Bu kayıtları düzenli tutmamız sayesinde çalıştayın başlangıcındaki hedeflerimiz ile sonundaki düşüncelerimiz ve ulaştığımız noktayı karşılaştırma fırsatı bulduk. Benim açımdan sürecin kötü ilerleyen tarafı son gün güncemi kaybetmek oldu. Neyse ki çalıştay boyunca kullanılan sunumların fotoğraflarını çekmiştim. Öğrenme güncem olmasa bile kameramdaki görsel hafıza ile Kaynağım İnsan yazımı yazabiliyorum.

Öğrenme güncesinin girişinde WOW çalıştayının amacı bütün katılımcılara şu kelimelerle aktarılmıştı: “Bu çalışatayın amacı, bütün katılımcıların dünyanın birbirine bağlı doğasını, farklı ülkeler ve insanların birbirleri ile olan bağlantıları ve bu bağlantıların gündelik hayatlarımızdaki etkilerini anlamaları ve bunu takdir etmeleridir. Bu çalıştay ayrıca katılımcıların aktif birer vatandaş olma yolunda kültürel farkındalığını ve becerilerini arttıracaktır.

.

İlk günün ilerleyen dakikalarında Ben Charles bize İngiltere’yi ve Enfield‘ı tanıtan bir sunum yaptı, Enfield Konseyi (Belediye) Öğrenme Topluluğu olarak etnik çeşitliliğin ileri düzeyde olduğu ilçede yaşayan 300 bin kişinin birbirleri ve İngiltere ile uyumlu yaşamalarını sağlamak üzere yürüttükleri faaliyetlerden bahsetti.

Birinci günün en önemli konularından ilki kültür ve kültürlerarası diyalog ile yetkinlikler idi. Ben Charles toplumsal kültürü incelerken Edward T. Hall’un Kültürel Buzdağı Modelini kullandı:

‘Toplumun kültürel yapısını eğer bir buzdağına benzetirsek, hepimizin farkında olduğu buzdağının görünen kısmından çok daha büyük bir kitle suyun altında gizlenmiştir. Toplumun sergilediği davranışlar buzdağının görünen bilinçli kısmı iken, toplumun değer ve inançları buzdağının gizlenmiş bölümünü yani bilinç altını işaret eder. Bir toplumun gizlenmiş kültürü ancak o kültür içinde yaşayarak öğrenilebilir.

Kültürlerarası öğrenme” ise bir kişinin kendi kültürü ile birlikte diğer kültürlerin de farkında olma, onları daha iyi öğrenme ve anlama sürecini tanımlar. Kültürlerarası öğrenmenin amacı toleransı, gruplar ve bireyler arası anlayış ve saygıyı besleyerek birbirine kenetlenmiş bir toplum oluşturmaktır.

Kültürlerarası yetkinlikler ise bir profesyonelin veya tüzel yapının kültürlerarası etkin çalışabilmesi için gerekli, sistematize edilmiş uyumlu davranışlar, tutumlar, politikalar kümesini tanımlar.

Kişinin kültürlerarası yetkinlik akışında kendisini nerede gördüğü ile gerçekte nerede bulunduğunu analiz edebilmek çok önemlidir. Kültürlerarası yetkinliğin sürekliliği:

1. Farkındalık … 2. Bilgi ve Anlayış … 3. Duyarlılık … 4. Beceri … 5. Yetkinlik

Öğle yemeğinden sonra konuk konuşmacı olarak Londra Üniversitesi’nden Dr. Douglas Bourn bizlerle birlikteydi. Dr. Bourn, Küreselleşme ve Küresel Beceriler başlığı altındaki paylaşımında küresel becerileri altı madde ile özetledi:

1. Birbirinden farklı sosyal ve kültürel geçmişlerden gelen insanlarla iletişim kurabilen,

2. Birbirinden farklı geçmiş ve ülkelerden gelen insanlarla takım çalışmasına girebilen,

3. Dünyanın değişik yerlerinden gelen seslere ve perspektiflere açık,

4. Problemleri çözmeye ve çözüm yolları aramaya istekli,

5. Küresel güçlerin insanların hayatı üzerindeki etkisinin farkında ve bunları anlayan,

6. Toplum içinde gerek yerel, gerekse uluslararası etkin rol almaya hazır.

Elbette bu beceriler davranışa dönüşebildiği zaman kişi “küresel boyutta yetkin” bir birey olabilir.

Dr. Bourn’un, ilk gün itibariyle bizim karışık ekipler halinde çalışmamızı sağlayan iki önemli egzersizi oldu. Birincisi küreselleşmenin günümüzdeki artan veya azalan yönlü etkileri idi. Örneğin küreselleşme zenginle fakir arasındaki uçurumu arttırmakla beraber doğanın yokedilme sürecini de hızlandırdı. Bankacılık sisteminin ve para piyasalarının  gelişmesini sağlarken sosyal devlet anlayışının azalmasına neden oldu. İletişim arttı ama bilginin kalitesi ve güvenilirliği düştü. Diğer egzersiz ise bir profesyonelin küresel bazda çalışabilmesi için tabandan tavana ne gibi yetkinliklere sahip olması gerektiği üzerine idi. Her iki egzersizde de grupların farklı yaklaşım, yaratıcılık ve değerlendirmelerini dinlemek, yaşamak çok öğreticiydi.

.

2. Gün (12.08.2012) – R.I.S.C.

İkinci gün bence çalıştayın en sıradışı günüydü. Kahvaltıdan sonra otobüse binip 45 dakika mesafedeki Reading’e gittik. Buradaki durağımız Reading International Soludarity Center – RISC’di. RISC, geçmişi 1980 başlarına uzanan, ‘gelişim eğitimi‘ üzerine odaklanmış bir sivil toplum kuruluşu. RISC, okullar, toplum örgütleri ve halkla çalışarak uluslararası meseleleri gündemde tutmaya ve toplumu sürdürülebilir büyüme, eşitlik ve sosyal adalet konularında eyleme teşvik etmeye çalışıyor.

Gelişim eğitimi tanımlamasıyla anlatılmak istenen “gelişim” ise üç ana maddeden oluşuyor:

1. İnsanların, hayatlarının dünyanın öbür ucunda yaşayan bambaşka insanlarla nasıl bağlı olduğunu anlamalarını sağlamak,

2. Hayatlarımızı şekillendiren ekonomik, politik, sosyal ve çevresel konularda farkındalığı arttırmak,

3. Dünyayı daha adil, güçlerin ve kaynakların eşit paylaşıldığı bir yer haline dönüştürebilmek için hayatlarımızın kontrolünü ele almamızı sağlayacak beceri, tutum ve değerleri geliştirmek.

Peki RISC odaklandığı gelişim eğitimini gündelik hayata nasıl yansıtıyor diye soracak olursanız, bize de bu bilgiyi bütün günümüzü birlikte geçireceğimiz RISC’ın etkili, yetkili, sorumlu kişisi Dave Richards verdi. RISC, düzenlediği konserler, festivaller, sanat aktiviteleri, kampanyalar, etnik mutfak günleri, işlettiği küresel kafe ve dükkanı, özenle baktıkları küresel bahçeleri, verdiği eğitimler ve bizim gibi Avrupa’nın dört tarafından gelmiş insanlarla bilgi ve tecrübelerini paylaşarak mesajlarını dalga dalga bütün dünyaya yaymaya çalışıyor.

Dave Richards’ın hepimizi etkileyen RISC’in faaliyetlerine dair paylaşımı sonrasında günün önemli konusu olan Milenyum Gelişim Amaç ve Hedefleri üzerine çalışmaya başladık. Milenyum Gelişim Amaç ve Hedefleri, 2000 yılında Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanmış ve 189 ülkenin altına imza attığı Milenyum Deklerasyonunda yer alıyor. Bu amaçlar sırasıyla: (bize verilen dokumanda her bir amacın altında hedefleri ve toplam 18 hedefin takibini sağlamak için oluşturulmuş toplam 48 ölçüt de yer alıyor ancak bu bilgilerin hepsini Kaynağım İnsan’a taşıyamıyorum)

Amaç 1: Yoksulluğu ve açlığı yoketmek

Amaç 2: Evrensel ilköğretim yapısını hayata geçirmek (kız ve erkek çocuklarının eşit koşullarda ilköğretime gitmesini sağlamak)

Amaç 3: Cinsel eşitlik ve kadınların güçlendirilmesi

Amaç 4: Çocuk ölümlerinin azaltılması

Amaç 5: Hamilelik ve anne sağlığı koşullarının geliştirilmesi

Amaç 6: HIV/AIDS virusü ve malarya gibi salgın hastalıklarla savaş

Amaç 7: Sürdürülebilir çevreyi sağlamak

Amaç 8: Gelişim için küresel bir ortaklık geliştirmek

Milenyum Gelişim Amaç ve Hedefleri ile ilgili bizler de iki aktivite yaptık. Bunalardan birincisinde gruplara ayrılarak seçtiğimiz bir milenyum amacını nasıl iyileştirebileceğimize dair çözüm önerilerimizi hazırladık ve sunduk. İkinci aktivite ise çok eğlenceliydi. Seçmiş olduğumuz milenyum amacına yönelik toplumsal farkındalığı arttıracak bir reklam kampanyası tasarladık. Sonrasında tasarımızı elimizdeki imkanlar çerçevesinde yazarak, çizerek, videoya çekerek realize ettik.

RISC’de geçirdiğimiz günün en şaşırtıcı ve özel dakikalarını Dave bizi bulunduğumuz binanın çatısında oluşturulmuş Küresel Bahçe’ye çıkarttığında yaşadık. 2009 yılında Observer tarafından En İyi Etnik Bahçe ödülüne layık görülen Küresel Bahçe’de dünyanın dört yanından getirilmiş bitkiler özenle yetiştiriliyordu. Türkiye florasında bulunan kekik, fesleğen, biberiye, anason, nane, muşmula gibi pek çok bitkiye bahçeyi dolaşırken rastladık. Dünyanın farklı bölgelerinde köylülerin yerel olarak uyguladıkları sulama metodlarını kullanarak sürdürülebilir yaşamın küçük modellerini de hayata geçiren bahçede yaprakları şeker tadında olan bitki benim çok ilgimi çekti. Dünyanın dev şeker üreticilerinın bu bitkinin yapraklarının şeker niyetine kullanılmaması için yaptıklarını, yapabileceklerini düşünebiliyorum ve düşüncelerim beni ürkütüyor.

Akşamüstü otobüsümüze dönüş yolu için binerken bütün WOW ekibi çok mutluydu. RISC’deki aktivitelerimiz, Küresel Bahçe ve Dave’in inanılmaz pozitif enerjisi hepimizi çok etkilenmişti. Nitekim Reading’de geçirdiğimiz gün çalıştayın sonunda yaptığımız konuşmalarda da sürekli “en çok beğenilen, en unutulmaz gün” olarak taçlandırılacaktı.

.

3. Gün (13.06.2012) Küresel Öğrenme ve ECOPARK 

Çalıştayın 3. günü sabah bölümünde İngiliz eğitim sisteminde yaşanan değişikliklerden bahsetmek üzere Think Global‘ın CEO’su Tom Franklin bizimleydi. Tom Franklin’in paylaştığı değişimin boyutları bizi şaşırttı, hatta kimi yerde sert eleştirilerimize neden oldu. Şimdi düşününce biraz yersiz bulduğum eleştirilerimizin nedenlerini sizinle paylaşayım.

Aslında çalıştayımızın ana teması küreselleşme, küresel beceriler, kültürlerarası diyalog ile çok örtüşen bir dönüşüm yaşanmaya başlıyor İngiliz eğitim sisteminde. İngiltere, 3-16+ yaş grubundaki bütün İngiliz çocuklarını sorumlu birer küresel vatandaş olmak, küresel düşünmek, diğer kültürlere açık olmak, onları tanımak, anlamak gibi kavramları temel alarak yetiştirmeyi hedefliyor. Bu değişimin ana gerekçelerinden pek çoğunu Tom Franklin’in bize dağıttığı iş dünyası ile yapılan anket araştırması sonuçlarından çıkartabiliyoruz. İngiltere çapında 500 tepe yönetici ile yapılan anket çalışmasından çıkan sonuçlara göre;

* Yöneticiler, yeni yetişmekte olan İngiliz gençliği küresel düşünmeyi öğrenmezse İngiltere’nin Çin, Brazilya, Hindistan gibi hızlı büyümekte olan ülkelerin gerisine düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağına inanıyor.

* Yöneticiler, gençlerin büyük çoğunluğunun küreselleşmiş ve kültür çeşitliliği olan bir ekonomide çalışabilecek ufka sahip olmamasından dolayı endişeliler.

* Yöneticiler, birer işveren olarak farklı ülke ve kültürlerden gelen müşteri ve işlerle etkin şekilde çalışabileceğini gösterebilen personele değer veriyor.

Dolayısıyla bu çıktıları pozitife dönüştürecek değişimin yaşanmasının İngiltere için bir zorunluluk halini aldığını anlayabiliyoruz.

İngiliz eğitim sistemindeki bir diğer önemli dönüşüm liberalleşme üzerine. Bizim ana eleştirilerimizi alan da bu aşama oldu zaten. Tom Franklin’in anlattığına göre artık her okul kendi müfredatını kendi belirleyebilecek. Veliler okulların müfredatlarını inceleyerek çocuklarını hangi okula göndermek istediklerine kadar verecek. Devletin minimum müdahalesi olan, hiçbir okulun sunduğu eğitim içeriğinin birbirine benzemediği, eğitim piyasası koşullarının sistemi şekillendireceği bir yapının nasıl kontrol edileceği, verilen eğitimin kalitesinin, seviyesinin ne olduğunun nasıl anlaşılacağı gibi sorular Tom Franklin’in tatminkar cevaplar veremediği kanımca aslında en kilit konulardı. Eğitim durumu çok iyi olmayan velilerin çocuklarına hangi bilgi ve algı ile okul seçenekleri büyük bir muamma iken, öğretmenlerin bu yeni sistemi hayata geçirecek bilgiye ne derece sahip oldukları da bir başka bulanık alandı kanımca.

Ancak İngiltere’nin eğitim sistemindeki bu dönüşümün bazı noktalarda da hakkını vermek gerek. Özellikle bizim ülkemizde neredeyse her yıl farklı eğitim modelleri ile karşımıza çıkan Milli Eğitim Bakanlığı’nın altyapısız ve bilinmezlerle dolu, velileri bezdiren değişim çabaları yanında, İngilizlerin kendi dönüşümlerinin dinamosu olarak açtıkları Global Dimention eğitim protalının içindeki kaynaklar ve sistem karşısında etkilenmeden edemiyorsunuz.

Her ne kadar Tom Franklin’i eleştirilerimiz ile bunaltmış olsak da, verdiği bilgiler doğrultusunda yaptığım okuma ve portal incelemelerinin ilköğretim ve lise eğitimi konusundaki vizyonumu çok açtığı söyleyebilirim.

Öğle yemeği sonrasında Londra’nın kuzeyinin bütün atıklarının toplanarak farklı şekillerde değerlendirildiği ve dönüştürüldüğü London Waste – ECOPARK‘ın büyük tesisine gittik. Sürdürülebilir atık yönetiminin ne demek olduğunu anlayabilmek için bu tesis ideal örnekti. Tesisteki atıkların bir bölümü yakılıp enerjiye dönüştürülerek şehrin aydınlatılmasında kullanılıyor, bir bölümü de gübreleştirilerek halka bedava dağıtılıyor.

Tesisi komple gezmek için gerekli ayakkabılar ben dahil pek çoğumuzda yoktu. Dolayısıyla tesisin açık alanlarından ziyade kapalı bölgelerinin gösterildiği turumuzda tek tahammülü zor şey kokuydu. Hepimiz bu koşullarda çalışmakta olan insanlar için “Allah sabır versin” demeden edemedik.

İstanbul’da atık dönüşüm tesislerinin olduğunu biliyorum ama böyle çok fonksiyonlu bir yapının varlığından haberim yok. Eminim İstanbul’a böyle birkaç tesis kurulsa çevrenin korunması ve atıkların katma değerli dönüşümü adına büyük adım atılmış olur.

.

4. Gün (14.06.2012) – Küresel Boyut

Çalıştayın 4. gününün konuşmacısı kaldığı yerden sözlerine devam eden Dr. Douglas Bourn’du. Gün boyunca küresel boyutta ele almamız gereken sekiz ana kavram üzerine odaklandık, grup çalışmalarına girerek her bir kavram üzerinde düşündük, tartıştık, paylaştık. İncelemeye aldığımız sekiz küresel kavram:

1. Küresel vatandaşlık: Aydın, aktif, sorumlu birer küresel vatandaş olabilmek için gerekli bilgi beceri ve anlatışa sahip olmak

2. Çeşitlilik: İnsanlar arası farklılıkları anlamak ve ortak insanlık değerleri adına bunlara saygılı olmak

3. İnsan hakları: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları dahil olmak üzere bütün insan haklarını bilmek

4. Dayanışma: İnsanların, bölgelerin, ekonomilerin birbiri ile ayrılmaz derecede bağlı olduğunu ve yaptığımız seçeneklerin, içinde bulunduğumuz olayların küresel boyutta yankıları olduğunu anlamak.

5. Sürdürülebilir büyüme: Gelecek kuşaklar için gezegenimizi yok etmeden hayat kalitemizi korumak ve yükseltme ihtiyacımızı anlamak

6. Değerler ve algılar: Küresel meselelerin eleştirel bir değerlendirmesini geliştirmek ve bu meselelerin insanların tutum ve davranışları üzerindeki olumlu/olumsuz etkilerini takdir etmek

7. Sosyal adalet: Sürdürülebilir büyüme ve insanların ortak refahı için sosyal adaletin önemini anlamak

8. Çatışma çözme: Çatışmaların doğasını ve çatışmaların gelişim üzerindeki etkilerini, bu çatışmaların uyumlu yaşamak yolunda neden çözümlenmesine ihtiyaç olduğunu anlamak

Birbirinden önemli olan bu sekiz konuyu incelerken Dr. Douglas Bourn bize pek çok aktivite yaptırdı. Bu aktiviteleri unutmamak için başlıklar halinde sıralayacağım:

a. Karikatür aktivitesi (pırlanta şekli)

b. Gelişim cumleleri aktivitesi (pırlanta şekli)

c. Ülke tanıma (sosyal, kültürel bilgiler üzerinden)

d. Eğer dünya yüz kişinin yaşadığı bir köy olsaydı egzersizi

e. İnsan hakları aktivitesi

f. Küresel vatandaş kimdir? aktivitesi

.

5. Gün (15.06.2012) Final Değerlendirmeler

Çalıştayın final günü itibariyle bütün WOW ekibi birbirimize iyice ısınmış, dostluklar kurmuştuk. Özellikle koordinatörümüz Ben Charles ile olan iletişimimiz çalıştaydaki paylaşımlardan daha da öteye taşınabilir hale gelmişti. Ben, sonbaharda hazırlığını bitireceği AB projesinde Türkiye adına ortak olup olmayacağımı sorduğunda mutluluk içinde olumlu cevabımı verdim. Şimdi merakla önümüdeki aylarda karşıma çıkacak proje içeriğini bekliyorum. Sonrasında gerekli ortaklık koşullarını karşılamak için çalışmalarıma başlayacağım.

Son gün dakikalarca aramama rağmen öğrenme güncemi bulamamak çalıştayın benim açımdan en üzücü olayı oldu. Bunun haricinde ekipçe birlikte geçireceğimiz son saatlerde öğrenme güncelerimizi (ben yenisini !!!) tamamladık, çalıştayın bize kattıkları, bizi en çok etkileyen noktalarını birbirimizle ‘speed dating’ usuluyle paylaştık. RISC’de  iken yarım kalmış olan reklam kampanyası egzersizimizi tamamladık ve ardından çıkardığımız işleri dinledik, izledik. Bol bol fotoğraf çektik, güldük. Nihayetinde de ayrılıyor olduğumuz için hüzünlendik. Birlikte geçirdiğimiz nefis altı günü hiçbirimiz unutmayacaktık. Ben bütün ekibe çalıştayı Kaynağım İnsan blogumda yazarak internete yerleştireceğimi söyledim. Böylece çalıştayda yaşadıklarımız zaman içinde hafızamızdan silinmeyeceti. Ayrıca üniversitelerde sonbahar ve takip eden zamanlarda yapacağım seminerlerde çalıştayda işlediğimiz konuları üniversite gençliği ile paylaşacağımı da belirttim.


Öğle yemeği sonrasında bize verilen serbest zamanda ise Londra merkezine gitmeyi tercih ettik. Trenle merkeze, metro ile ise Picadelly Circus’a geçtik. Oradan Trafalgar Meydanı’na, ardundan da da West Minister’a yürüdük. Thames Nehri kenarına ulaştık. Akşam saatleri geldiğinde metro ile kendimizi Oxford Caddesi’nde attık. Akşam yemeği için İspanyol mutfağını tercih ettik ve nefis paellalarımızı afiyetle yedik.

6. Gün (16.06.2012) Londra’ya Geçiş

Son gün WOW ekibi birbiri ile kahvaltıda vedalaşarak uçuş saatlerine göre teker teker otelden ayrıldı. Ben de takip eden dört günümü geçireceğim Londra merkeze doğru yola çıktım. Böylece muhteşem olarak nitelendirebileceğim altı günün sonuna geldik.

WOW ekibi ile İstanbul’a dönüşte hemen sosyal ağ başlantılatını kurduk ve yazışıyoruz. Kısacası WOW ruhu farklı bir boyutta halen devam ediyor ve edecek. Kanımca WOW çalıştayı üniter anlamda  bizleri bu derece altı dolu şekilde bir araya gitirip kaynaştırarak hedefine ulaştı.

.

Çalıştayın Satır Araları: 

1. Bütün katılımcılar çalıştayın başında tespit edilen çalıştay kurallarına özenle uydu. Bu nedenle hiçbir huzursuzluk yaşamadık.

2. Çalıştayın nasıl yürütülmesi gerektiğine dair ciddi bilgi edindim. Toplam zamanın 3/4’ünde katılımcıların konuştu. Konuşmacılar sadece konuyu açmakla ve temel bilgiyi vermekle yetindi. Sonrasında bütün düşünce egzersizleri, paylaşımlar, tartışmalar, doğru ve yanlışların tespitleri katılımcılar tarafından yapıldı. Böylelikle çalıştay bir kulaktan girip öbüründen çıkan bilgiler yığını değil, uygulayarak anladığımız süreçler haline dönüştü.

3. Grup çalışmalarında sürekli farklı insanlarla çalışmak farklı ülkelerin ve insanların algılarını, düşüncelerini anlamak bakımından çok önemliydi.

4. Çalıştayın başında özellikle kültürlerarası süreklilikte kendimi ‘yetkin’ bulurken, çalıştayın sonunda düşündüğümden daha geri bir noktada olduğumu farkettim. Bu bana özellikle bilgi bakımından gelişmem gerektiği gösterdi. Küresel konuları daha fazla okumalı, öğrenmeli, anlamaya çalışmalı ve duyarlılık geliştirmeliyim.

5. 3-18 yaş grubu gençlerin eğitimi konusundaki farklı modelleri daha fazla incelemeli, daha küresel düşünmeliyim.  Özellikle de çalıştayda çok eleştirdiğim İngiltere’de uygulanmaya başlayan yeni modelin önümüzdeki yıllardaki sonuçlarını takip etmeliyim.

.

Yazımın sonunda herkese Avrupa Birliği’nin Grundvig Erişkin Eğitim Programını takip etmesini tavsiye ederim. Ben kurallar gereği üç yıl boyunca bir daha eğitime başvuramıyorum ama siz başvurabilir ve böylesi mükemmel bir tecrübeyi yaşama imkanını elde edebilirsiniz.

.

Son olarak sözlerim Ben ve Elina için;

Many thanks dear Ben and Elina. WOW workshop was one the best time of my life. I’m sure we’ll never lose contact with each other. I love you both.

😀

Hedeflerle Yaşamak

Okan Üniversitesi’nde bu hafta iki gün boyunca öğrenciler ile hedefler üzerine konuştuk, yazdık.

Hedef nedir? Hedeflerimizi oluşturmadan önce bireysel farkındalığımızı nasıl arttırabiliriz?

Bireysel misyon, ilke ve vizyonumuzu neden oluşturmalıyız? Onlar ile nasıl yaşamalıyız?

Hedeflerimizin “SMART” niteliğini taşıması için nelere dikkat etmeliyiz?

Hedef çeşitliliğinin önemi nedir?

Kariyerimizi şekillendirirken hedefleri hangi boyutlarda kullanmalıyız?

Ben Okan Üniversitesi’nde geçirdiğim zamandan öğrencilerin yoğun katılımları, görüş alışverişindeki doğru tespitleri, soruları sayesinde çok faydalandım. Onların da eğitim sonunda sözlü olarak dile getirdikleri 1 ile 10 arasındaki memnuniyet puanlarından aynı düşünceleri paylaştıklarını biliyorum. Hepsinin zihinlerinde bundan sonra hedef dendiğinde çok daha net ve uzun vadeli manzaralar belirmesini de yürükten diliyorum.

Yukarıda paylaşımlarım boyunca kullandığım sunumumu bulabilirsiniz.

Balıkesir Üniversitesi’ne Teşekkürlerimle

Geçen yıl Hayatı Doldur etkinliği kapsamında ilk defa gittiğim Balıkesir Üniversitesi Mühenhendislik Fkültesi öğrencileri ile o günden itibaren iletişimim hiç kesilmedi. Bir çoğu ile özgeçmişleri ve açtıkları mesleki bloglar üzerine yazıştık, tartıştık.

2012 Şubat ayında üniversitenin Aktif Yaşan Topluluğu Aktif Zirve 2012’de konuşma yapmam için beni davet etti. Davete tereddütsüz olumlu cevap verdim ve 9 Mart 2012 Cuma günü İK Danışmanlığını yürüttüğüm TaeguTec’den sevgili iş arkadaşım Deniz İlbaylı ile sabah erken saatlerde Balıkesir’e doğru yola çıktık.

Üniversiteye vardığımızda çok sıcak karşılandık. Bir o kadar da canlı bir dinleyici kitlesi ile kısıtlı süreyi en verimli şekilde geçirmeye çalıştık. 2011 yılında bir tam gün süren Mülakat Eğitimi’ni 45 dakikalık bir “hap”a dönüştürmek bayağı zor oldu.

Balıkesir Üniversitesi öğrencilerine ve Aktif Yaşam Topluluğu’na, özellikle de Abdullah Bacak ve dönüş yolunda faydalı sohbetiyle bana eşlik eden Fatih Kepçe’ye Kaynağım İnsan kanalıyla bir defa daha teşekkür ederim. Gelecek yıllarda da görüşmek üzere 🙂

 

Linkedin Kurumsal Nasıl Çalışıyor?

Linkedin kariyer sosyal ağı olarak hem bütün profesyonellerin, hem de bütün İK’cıların gündeminde. Linkedin’i anlamak, nasıl işlediğini masanın iki tarafında oturan her iki grubunda öğrenmesi gerekiyor.

Linkedin Dublin’den Mehmet Taha Doğruyol hafta için gönderdiği mesajında ücretsiz e-seminer bilgisi iletmiş. Yarım saat sürecek bu e-seminer sayesinde kafanızdaki pek çok bilinmeze cevap bulabilirsiniz. Örneğin:

Linkedin’i kurumlar sosyal işe alım sürecinde nasıl kullanıyor? Sistem nasıl işliyor?

Linkedin’in diğer kariyer portallarından farkı nedir?

Neden bütün dünya nitelikli işgücü arayışında artık Linkedin’i tercih ediyor?

Linkedin’i kullanmaya maliyeti nedir?

Linkedin’de işveren markamızı nasıl konumlandırıyoruz?

Linkedin’de işveren markası reklamları nasıl veriliyor? Nasıl işliyor?

Bir profesyonel Linkedin’de nasıl kendisini konumlandırmalı?

Ben benzer benzer bir semineri geçtiğimiz aylarda aldım ve gerçekten memnun kaldım. O nedenle de tavsiye ediyorum.

Eğer 21 Mart 2012 Çarşamba günü saat 10:00’da başlayacak Linkedin e-seminere katılmak istiyorum diyorsanız buraya tıklayın. Açılan sayfadaki formu doldurun.

 

 

Performans Yönetimi Eğitimi

Sık sık verdiğim mesleki eeğitimlere yönelik sorular alıyorum. Hangi başlıklar , hangi tarihlerde ise iki ana soru kalıbı. Geçtiğimiz Şubat ayında BNC Turkey bünyesinde iki gün süren İşe Alım ve Mülakat Teknikleri eğitim verdim. Benim son derece keyif aldığım bir eğitim oldu. Birbirinden iyi İK’cıların bulunduğu on kişilik bir grup ile bol paylaşmalı, tartışmalı, uygulamalı dakikalar geçirdik.

BNC Turkey ile ikinci eğitimim ise Nisan ayında gerçekleşecek ve başlığımız Performans Yönetimi.  25-26 Nisan 2012 tarihlerinde iki gün sürecek eğitimn içeriğini titizlikle hazırladım. Aşağıda içerik bilgilerine ulaşabilirsiniz. Eğer bu eğitime katılmak istiyorsanız lütfen linke tıklayın ve katılım koşullarını inceleyin. Bilgilenmek, tartışmak, paylaşmak isteyen bütün İK’cıları bekliyoruz. 🙂

Performans Yönetimi Eğitimi İçeriği

1. Gün 

I. Performans Değerlendirmeyi Anlamak

1. İnsan Kaynakları Yönetimi Nedir, Neden Gereklidir?
2. İnsan Kaynakları Yönetimi Unsurları ve Birbirleri İle Olan İlişkileri

a. Seçme Yerleştirme
b. Performans Yönetimi
c. Eğitim Yönetimi
d. Kariyer Yönetimi
e. Yetenek Yönetimi

3. Performans Yönetimi Nedir?
4. Performans Yönetiminin Amaçları ve Yararları
5. Performans Yönetiminin Unsurları

a. İş Analizi
b. Süreç Bazlı Görev Tanımları
c. Yetkinlikler
d. Hedefler

6. Etkin Performans Yönetiminin Sekiz Aşaması
7. Performans Yönetiminde Geri Bildirimin Önemi
8. Kurumsal ve Bireysel Performans Değerlendirmeleri
9. Performans Değerlendirme, Motivasyon ve Ödül Yönetimi
10. Performans Değerlendirme ve Koşluk Sistemi

II. Görev ve Yetkinlikler

1. Süreç Bazlı Görev Tanımı Nasıl Yapılmalıdır? – 5N1K Yöntemi
2. Performans Değerlendirmelerinde Görev Tanımının Önemi
3. Görev Tanımı Üzerinden Performans Ölçmek
4. Çapraz Değerlendirme Kavramı
5. Görevleri Ölçmenin Faydaları
6. Yetkinlik Nedir?
7. Yetkinlikler Nasıl Belirlenir?
8. Yetkinlik Nasıl Ölçülür?
9. Yetkinliklerimizi Ölçelim / Uygulamalı Örnek
10. Performans Değerlendirmesinde Yetkinlik Ölçümünün Önemi
11. Yetkinlik Performansının Geri Bildirimi
12. Gelişim Planlarının Hazırlanma

2. GÜN

III. Hedefler

1. Stratejik Performans Yönetimi ve Performans Karnesi Nedir?
2. Kurum, Bölüm ve Birey Performanslarının Hedef Bazlı Etkileşimi
3. Kurumsal Performans Karnesinin Boyutları

a. Finansal
b. Müşteri
c. İç Süreçleri
d. Öğrenme ve Gelişme

4. Strateji Haritası Hazırlamak
5. Performans Karnesinin Kurulumu

a. Misyon ve Vizyon
b. Amaçlar
c. Hedefler
d. Ölçütler

6. Performans Karnesi Uygulamasındaki İş Akışı
7. Performans Karnesinin Faydaları ve Eleştiriler

IV. Performans Değerlendirme Sisteminin Kurulumu

1. Kurumsal Performans – Bireysel Performans İlişkisi
2. Performans Değerlendirme Uygulaması Ön Çalışmaları

a. İş Analizi, Görev Tanımları
b. Ölçümleme Skalası Tespiti
c. Değerlendirmecilerin Saptanması
d. Değerlendirme Dönemlerinin Belirlenmesi
e. Değerlendirmecilerin Eğitimi

4. Çalışanın Kendi Kendisini Değerlendirmesi
5. 369 Derece Performans Değerlendirme Ne Derece Uygulanabilir?
6. Performans Değerlendirme Formlarının Tasarlanması
7. Etkin Performans Değerlendirme Geri Bildirim Görüşmesini Yapılandırmak
8. Performans Değerlendirme Sürecinde Yapılan Hatalar ve Sorunlar
9 . Örnek Uygulama

a. İş Sonuçlarını Değerlendirmek
b. Hedefleri Değerlendirmek
c. Yetkinlikleri Değerlendirmek

10. Performans Değerlendirme Sisteminin Otomasyonunun Önemi

 

NOT: Kaynağım İnsan’a acilen bir eğitim duyuruları bölümü açmam gerektiğinin farkındayım ve blogun teknik süreçlerini yürüten ekibe, yani eşime durumun önemini aktarmaktayım. Dilerim en kısa sürede bir ‘Eğitim Duyuruları’ panosunu ana sayfaya yerleştirebiliriz.

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde Konuşmak

19 Ocak 2012 Perşembe günü Ankara TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’ne Endüstri Mühendisleri Topluluğu’nun düzenlediği seminerler dizisine konuşmacı olarak katılmak üzere gittim. Seminer öncesinde öğrencilerin n çok hangi konu hakkında konuşmamı istediğini sorduğumda yanıt şaşırtıcı değildi: Mülakat

Semineri dinlemeye gelen öğrencilerin ilgili ve katılımcı takipleri bir buçuk saat olarak belirlenen konuşma süremi uzatmama neden oldu. Sonuçta vardığımız noktada ben kariyer geçmişimi, yaşadıklarımı, öğrendiklerimi, canımı yakan konuları paylaşıyordum. Öğrencilerden gelen bu talebi onların beni mülakata alması şeklinde de yorumlayabiliriz. 🙂

Ankara’nın soğuk karlı havasına rağmen beni dinlemeye gelen bütün öğrencilere ve organizasyonu kusursuz götüren TOBB Endüstri ve Vermlilik Topluluğu’na teşekkür ederim.

AB Grundtvig Programı İle İngiltere’ye Yolculuk

12 Kasım 2011 tarihli Avrupa Birliği Grundtvig Yaşam Boyu Eğitim Programı yazımda başvurmuş olduğum on workshop/çalıştaydan bahsetmiştim. Geçen iki aylık süre zarfında İngiltere’deki iki eğitimden ön onay mesajını almıştım.  Kesin yanıtlar ise 2012’de verilecekti.

Mutlu haberi bu öğleden sonra aldım. Haziran 2012’de İngiltere, Londra’da düzenlenecek olan ‘Window on Our World: Exploring the Global Dimension/ Dünyamızın Penceresi: Küresel Boyutu Keşfetmek‘ çalıştayına kabul edildim.  Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen insanlarla dünyamız hakkında altı gün boyunca çalıştayda paylaşıma girecek olmak hem büyük mutluluk, hem de büyük heyecan 😀

Bundan sonra Ankara Avrupa Birliği Ajansı ve İstanbul İngiliz Başkonsolosluğu arasında elimde evraklar mekik dokuyacağım gibi görünüyor. Çalıştaydan sorumlu olan İngiliz kamu kuruluşu katılım için gerekli evrakları en kısa sürede göndereceğini yazmış.

Çalıştaya katılmamın en güzel yanlarından biri de orada geçen her günü, paylaşımları Kaynağım İnsan üzerinden sizlere ulaştırabilecek olmam.  Sayılı gün çabuk geçermiş derler, gel Haziran gel 🙂

İTÜ Bilişim Teknolojileri Zirvesi’nde

İ.T.Ü İşletme Fakültesi’nde iki bölüm var ki bir daha doğsam ikisinden birinde okumak isterdim: Endüstri Mühendisliği ve İşletme Mühendisliği. Dolayısıyla geçtiğimiz  İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü benimle bağlantıya geçerek düzenleyecekleri 4. Bilişim Teknolojileri Zirvesi’nde konuşma yapmamı isteyince tereddütsüz kabul ettim.

9 Aralık 2011 Cuma günü merdivenlerine kadar dolu salona girdiğimde bu kadar çok öğrenci ile iletişime geçebilecek olmak beni çok mutlu etti. Sürem 45 dakikaydı. Kısa sürede Sosyal Medya’nın İK üzerine etkilerini ölçümlenebilir ve en verimli şekilde aktarmak için bayağı çaba gösterdiğimi söylemeliyim. Sosyal Medya’da İnsan Kaynakları ile Pazarlama’nın aynı disiplinleri uyguladığının altını çizerek, gençlere dijital ortamları akıllı kullandıkları takdirde büyük fırsatlar yakalayabilecekleri anlattım. Karşılarında Sosyal Medyadaki faaliyetlerim sayesinde bulunduğumu vurgulayarak kendimi canlı örnek konumuna yerleştirdim. Diliyorum ikna olmuşlardır. 🙂

İETT İş Etüdü Projesi

Konuşmamın sonunda İETT İş Etüdü Projesi’nden bahsederek bu projede yer almak isteyenlerin isimlerini İşletme Mühendisliği Kulübü yetkililerine yazdırmalarını istedim. O günden bu güne bana da çğrencilerden pek çok mesaj geldi. Mesajların bir çoğu farklı üniversitelerden öğrencilere ait. ‘Neden sadece İ.T.Ü.?’ ve ‘Neden sadece İşletme/Endüstri Mühendisliği bölümlerinden öğrenci istiyorsunuz?’ diye soruyorlar. Çünkü projeyi İ.T.Ü’den bir rehber Öğretim Görevlisi ile yürütmek ve projeyi öğrencilerin dönem ödevleri konumuna yerleştirmeyi istiyoruz. Kısacası İş Etüdü nedir bilen, bunu ders olarak almış öğrencilere ihtiyacımız var. Karma bir ekip proje akışını yavaşlatır, hatta aksatabilir.

Bu yazıyı okuyan İTÜ İşletme veya Endüstri Mühendisliği öğrencileri aşağıya ‘ilgilendiklerine’ dair yorum yazarak da bana ulaşabilirler.

 

 

 

 

Sıradışı Bir Eğitim, Sıradışı Bir Eğitmen

İki gün önce Svagito R. Liebermeister‘ın Nart Risk Management Akademy’de verdiği “Liderliğin ve Başarının Prensipleri” isimli eğitimine katıldım. Bugüne kadar yaşadığım en değişik tecrübelerden biriydi diyebilirim.

Svagito Liebermeister, aslen Alman bir psikolog ve 25 yıldır insanlarla terapist olarak çalışıyor. Derin Doku Çalışması, Neo-Reich’çi Enerji Çalışması, Nabız, Psişik Masaj, Safir Yıldızı Enerji Çalışması, Danışmanlık ve Aile Dizilimi gibi pek çok terapi üzerine eğitimler vermesinin yanında Hintli mistik Osho’nun ‘nun 1981’den beri izleyicisi ve Hindistan’da Pune şehrinde bulunan Osho Meditasyon Merkezi’nde yılda bir defa yapılan Terapist Eğitim Programı’nın da koordinatörü.

Ben oldukça uzun bir süre önce meditasyon ile en yakın arkadaşım nedeniyle kenarından ilgilenmiş ve bana göre olmadığını görmüştüm. Böyle bir eğitime katılırken tek amacım da eğitimciyi tanımaktı. Bu derece doğu felsefesi, mistisizmi içinde olup Alman disiplini ile yetişmiş birinin profilini merak etmiştim.

Eğitim süreci her katılımcının iş hayatında yaşadığı veya yaşayabileceği bir problemi paylaşması şeklinde ilerledi. Her paylaşımda Svagito Liebermaister’ın farklı tutumları ve uygulamalarını gördük. En çok kullandığı yöntem canlandırmalardı. Benim soruma bu yolla cevap vermedi ama bir iki dakika gibi kısa süre içinde yaptığı üç saptama beni gerçekten etkiledi ve şaşırttı. Kanımca bu metodolojide bir eğitim pek çok şirket için iç sorunlarını anlama ve gidermede iletişim kanallarını açtığı ve düşündürdüğü için ilaç niteliği taşıyabilir.

“Bazı eğitimler vardır, anlatılmaz sadece yaşanır” demek sanırım Cuma günü yaşadığım tecrübe için yanlış olmaz. Svagito Liebermeister’ın iki kitabını aldım: Danışmanlığın Zen Yolu ve Sevginin Kökleri. Merakla kitapların sayfalarını karıştırmaya başladım.

Beni eğitime davet ederek böylesi bir tecrübeyi yaşamamı sağlayan sevgili Aslı Aydınlık’a teşekkür ediyorum 🙂

Not: Svagito Liebermeister’ın yukarıdaki gülen fotoğrafını kullandım çünkü eğitim süresince onun böyle güldüğünü görmedim. Sanırım güldüğünü de görmedim.