Kategori arşivi: Eğitim

Tatil Hedefim

5 Temmuz’da bir aylık yaz tatilimize başlıyoruz. Aslında bolca işle karışık bir zaman dilimi olacağa benziyor ama yine de sadece tatile özgü kendime hedef koymayı da ihmal etmeyeyim dedim.

Yedi yıl kadar önce üç kur gittiğim temel seviyedeki İtalyancamı yeniden ele almaya karar verdim. Halen kafamda birçok bilgi duruyor çünkü ilk iki kurda özellikle o kadar çok yazım, dil kuralları ve kelime çalışmıştım ki, üniversitenin ilk yıllarında bu kadar ders çalışsaydım eminim çok daha kısa sürede bitirirdim okulu 😛

Şaka bir yana, aradan bayağı bir süre geçse de onca emeği heba etmemek adına Amerikalıların dedeme İngilizceyi öğrettikleri yöntemle ben de İtalyancamı canlandıracağım.

Dedem 1950’lerde Napoliye’ye NATO Üssü’ne tayini çıktığında İngilizceyi başlangıç seviyesinde biliyormuş. NATO’daki ilk aylarında temel yazım, dil kurallarını iyice öğrendikten sonra Amerikalılar dedemin eline bir sürü kitaplar tutuşturmuşlar ve bunları asla sözlüğe bakmadan okumaya çalış demişler. Burada ana kural sözlüğe bakmamak. Bilmediği kelimenin anlamını cümlenin gidişinden çıkartmasını istemişler. Dedem çok akıllı ve çalışkan bir insandı, özenle üstüne gitmiş İngilizce’nin, siz düşünün gerisini …

Ben de aynı metodu uygulayacağım. Geçen hafta Bilkent Kültür Girişimi‘nin davetlisi olarak gittiğimiz Topkapı Sarayı Satış Mağazası’ndan kendime aynı “İstanbul” kitabının hem İngilizce, hem de İtalyancasını aldım. Bir taraftan yurtdışından gelen arkadaşlarıma İstanbul’u İngilizce daha güzel aktarabilir hale geleceğim, diğer taraftan İtalyancamı da pekiştireceğim.

Güzel olacak 🙂

Ali Nesin’den TÜBİTAK’a Açık Mektup

Aşağıda okuyacağınız mektup matematik profesörü olan Ali Nesin’e aittir. Nesin Şirince’de kurmuş olduğu Matematik Köyü’nde yürütmek istediği yedi projeyi TÜBİTAK’a götürmüştür.  Destek talebi süresince yaşadıkları ve reddedilmesini kaleme aldığı Açık Mektupta Nesin TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş‘e seslenmektedir. Yorumu size bırakıyorum.

*

TÜBİTAK Başkanı Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş’e Açık Mektup

Ali Nesin

İstanbul, 7 Haziran 2010

Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş,

Sorumlusu olduğunuz TÜBİTAK’tan şikâyetçiyim. Sadece ben değil, matematikçi ya da değil, tanıdığım herkes şikâyetçi. Ben kendi dertlerimi size anlatmak istiyorum. Eğer isterseniz diğerlerinin dertlerini kendilerine sorup dinlersiniz.

Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş,

Basından mutlaka takip etmişsinizdir: 2007 yılında Şirince’de dağ başında, Nesin Vakfı bünyesinde bir “Matematik Köyü” kurduk. Kereste, taş, çamur ve samandan yapılmış geleneksel tarzda evleriyle, taş kaplanmış avluları ve daracık serin sokaklarıyla, çardakları, amfitiyatrosu, sadeliği ve içtenliğiyle, herkesin ilk bakışta âşık olduğu dünya güzeli yemyeşil bir köy oldu.

Halkımızın maddi katkısı ve emeğiyle kurduk bu köyü. Çoluk çocuk ve gönüllüler çalıştı inşaatında. Tam bir imece ürünü. Başka türlüsü de olamazdı zaten, biz günü gününe yaşayan mütevazı bir vakıfız. Hiçbir maddi çıkar gütmeden bireysel çabalarımla 1998’ten beri her yaz düzenlediğim matematik yazokullarını artık Matematik Köyü’nde yapıyorum. Her yaz 500 dolayında liseli ve üniversiteli genç Matematik Köyü’nde dünya çapında matematikçilerle ve olağanüstü bir matematikle tanışıyor. Söylemeye gerek var mı? Bu öğrencilerin büyük çoğunluğu dar gelirli ya da yoksul.

Dünyanın her yerinde böyle bir girişim devlet tarafından desteklenir. Biz de projelerimizi desteklemesi için doğal olarak TÜBİTAK’a başvuruyoruz. Bu yıl da 11 yazokulu projemizin 7’sine maddi destek vermesi için TÜBİTAK’a başvurduk. Tüm projelerimizi desteklemeyeceğini deneyimle bildiğimizden, sunduğumuz projelerin iki ya da üçünü desteklerse, bu destekle diğer projelerimizi de yürütebileceğimizi düşündük.

TÜBİTAK, 7 projemizin 7’sini de reddetti!

Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş,

İzin verirseniz devam etmeden önce TÜBİTAK’la ilgili bir anımı aktarmak istiyorum. Bundan bir iki yıl önceydi. Matematik Köyü’nde liseliler için bir proje tasarlayıp TÜBİTAK’a
sunmuştuk.

Bir zaman sonra bir yazı geldi TÜBİTAK’tan. Ankara’ya gelip projeyi panelistler, yani hakemler önünde anlatmamı istiyorlardı.

“Herhalde bu herkese yollanan bir yazı, panelistler proje sunan, ama tanımadıkları, güvenmedikleri lise öğretmenlerini yakından tanımak için böyle yapıyorlar, herhalde bu davet bana yönelik değildir,” diye geçirdim içimden.

Gene de emin olamayıp TÜBİTAK’a telefonla sordum. Benim de projemi panel önünde anlatmam gerekiyormuş… Projede her şey anlaşılmazmış…

Oysa projemizde her şey yazıyordu, ne eksik olabilirdi ki, nesi anlaşılmayabilirdi ki?

Randevu verilen gün ve saatte bir işimin olup olmadığı da sorulmamıştı. Gitmek zorundaydım. Yol parasını da ödemiyorlardı. İşimi gücümü bırakıp İstanbul’dan Ankara’ya, TÜBİTAK’a gittim. Bekleme odasında bir süre bekledikten sonra panelin önüne çıktım.

Başkan ortayaşlı bir hanımdı. İkinci başkan, ya da panelin ikinci etkili ismi Darwin skandalında da adı geçen Sayın Çiğdem Atakuman’dı. Diğer beş panelist 20’li yaşlarda gencecik insanlardı. Elli yaşında bir profesörü İstanbul’dan Ankara’ya getirterek huzurlarına çağırmakta hiçbir beis görmemişlerdi.

Başkan sözü aldı:

– Ali Bey, dedi, ben projeleri önceden okumam. Bana projenizi anlatır mısınız?

Biliyorum inanılır gibi değil ama aynen böyle söyledi. Sayın Çiğdem Atakuman o günü anımsar sanıyorum, kendisine de sorabilirsiniz. Dayanamayıp bunun nedenini sordum.

– Çünkü projelerden habersiz geldiğimde çok ilginç sorular soruyorum, başkalarının hiç dikkatini çekmeyen şeyleri görüyorum… Öyle değil mi arkadaşlar? diye sorup etrafındaki gençlere baktı onay bekleyerek.

Diğerleri, nerdeyse tek bir ağızdan,

– Evet efendim, öyle efendim, dediler, çok ilginç sorular soruyorsunuz…

Neden çağrıldığımı anlamıştım. Bu saygısızlık karşısında bana sadece susmak düşüyordu.

Projeyi anlatmam istendi. Anlattım. Başkan,

– Ali Bey, dedi, derslerinizde soracağınız sorulardan birkaçını rica edebilir miyim?

En ilginç bulduğum birkaç soruyu söyledim. Kısa bir sessizlik oldu. Başkan etrafına bakındı. Herhalde kendisinden soruların yanıtlarını beklediğimi sanmış olmalı ki, sinirli sinirli gülümseyerek,

– Eskiden olsaydı bunların hepsine şıp diye cevap verirdim, dedi, ama unuttum bu konuları şimdi…

Oysa sorularımın hepsi değme matematikçiyi zorlayacak sorulardı. Kendim uydurduğum bu soruların bazılarının yanıtını bulmak için günlerce düşünmüştüm. Bazılarınınkini de hiç bulamamıştım… Ben sadece “ne kadar güzel sorular değil mi, güzel olduklarını teyit edin, heyecanımı paylaşın” anlamına bakmıştım panelistlerin yüzüne. Oysa onlar soruları bile anlamamışlardı.

Başkan devam etti konuşmasına:

– Ali Bey, dedi, biz sizi araştırmacı olarak çok iyi biliyoruz, tanınmış bir araştırmacısınız ve konunuzda belli ki çok iyisiniz, ama eğitimci olarak biz sizi hiç tanımıyoruz. İyi bir araştırmacı olmak demek illa iyi bir eğitimci olmak anlamına gelmez… Bu projede başarılı olacağınızı nasıl bilebiliriz ki?..

Bu aşamada projemi reddetmeye niyetli olduklarını anlamıştım. Son bir umutla kendimi savundum:

– Ama ben 5 yıldır liselilere yönelik Matematik Dünyası diye bir dergi çıkarıyorum… Derginin her sayısı on bin satıyor…

Etrafına bakınıp,

– Öyle mi? Bilmiyordum… dedi.

Diğerleri “evet öyle” anlamına baş salladılar.

– Ayrıca, diye ekledim, 20 küsur yıldır onlarca kez basılmış 5-6 tane popüler matematik kitabım
var…

Gene etrafına sorgulayıcı bakışlar attı.

Diğer panelistler gene “evet öyle” anlamına başlarını salladılar.

– Ayrıca haftada en az bir kez bir ilkokula, bir liseye konuşma vermeye giderim…

Başkan konuyu değiştirdi:

– Ali Bey, dedi, bizim konseptimiz daha çok eğlence ve oyun içeren projeler…

– Olabilir… Benim konseptim de böyle… Farklılık güzel şeydir…

– Ama biz bu tür projelere destek vermiyoruz, bizim konseptimize uymuyor…

– Afedersiniz ama burası sizin konseptinizi destekleme derneği değil. Sizin konseptiniz yazmıyor şartnamede.

– Üzgünüz…

Ayağa kalktım, kapıya doğru yönelirken,

– Destekleseniz de desteklemeseniz de bu proje gerçekleşecek, dedim sinirli sinirli. Bu projeyi desteklemek sizin için ancak bir onur olabilir…

Projem desteklenmedi elbet. Ama hiç olmazsa bu vesileyle bir panelist grubunuzla tanışma fırsatım oldu.

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da TÜBİTAK’a sunduğumuz tüm lise ve lisans yazokulu projelerimiz reddedildi.

Geçen yıl hiçbir red gerekçesi gösterilmemişti. Bu yıl ısrarlarımız ve konunun basına yansıması karşısında red gerekçeleri sunuldu.

Gerekçelerin bir kısmı yersiz, bir kısmı dayanaktan yoksun, bir başka deyişle her biri aslında bir bahane.

Örneğin gerekçelerden biri, derslerin günün hangi saatinde yapılacağının belirtilmemesi. Alay gibi!

Şartnamede olsaydı onu da yazardık ama yazmıyordu. Aklımıza da gelmedi doğrusu.

Bir başkası, ve bana en ağır geleni, Matematik Köyü’nü benim kurmuş olmam ve yönetmem ve orada yapılacak ve benim de yer aldığım bir projenin desteklenmesinin etik olmadığı!

Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş,

Projelerimizin desteklenmesi için, Matematik Köyü’nde matematik öğretmemem gerekiyormuş!

Hayatımın iki yılını ve varım yoğum her şeyimi verdim bu Köy’ü kurmak için. Başıma gelmedik bela da kalmadı. TÜBİTAK bu çabalarımdan dolayı beni kutlamak yerine, Köy’de yapılacak olan ve benim de yer aldığım projelere destek vermenin etik olmadığını söylüyor…

Hayatını matematiğe ve matematik eğitimine adamış biri Matematik Köyü yerine tatil köyü ya da dersane mi kurmalıydı? Panelistler Türkiye’de nasıl para kazanılacağını bilmiyorlar mı?

Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş,

Kurumunuzun reddettiği projelerin her biri birer mücevher değerindedir. Sadece Türkiye’de değil, dünyada bu projelere eşdeğer bir proje kolay kolay bulunamaz. Özür dileyerek söylüyorum, ama gerçek bu: Bu projeleri haklı ya da haksız gerekçelerle reddetmek kimsenin haddi değildir.

TÜBİTAK’ın bu projeleri öpüp başına koyması, destekleyecek bütçesi yoksa, başbakana, cumhurbaşkanına çıkıp örtülü ödenekten yalvar yakar para istemesi gerekir!

Reddedilen projelerimizin değerini anlayacak kadar matematik bilmiyorsunuzdur muhtemelen, zaten bilmek zorunda da değilsiniz. Herkesin konusu ayrı. Bana inanmayın ve lütfen bir bilene, bir anlayana sorun. Konuyla hiçbir ilgisi olmayan ya da yönlendirilmiş panelistlerinize değil ama.

Son olarak Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş, tüm içtenliğimle şunu söylemek istiyorum: TÜBİTAK’tan destek almamamıza değil, TÜBİTAK’ın destek vermemesine üzülüyorum!

Saygılarımla,

Ali Nesin

İŞKUR-İstanbul Kültür Üniversitesi İşbirliği İle Meslek Edindirme Kursları

İstanbul Kültür Üniversitesi ve İŞKUR arasında gerçekleşen iş birliği çerçevesinde,  İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından İŞKUR’a kayıtlı İşsizlere ÜCRETSİZ işgücü geliştirme kursları verilecek. İstanbul Kültür Üniversitesi İşletmecilik ve Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulları öğretim üyeleri ve görevlilerinin katkılarıyla gerçekleşen bu kurs eğitimi on farklı iş dalını içermekte.

İstanbul Kültür Üniversitesi, Üniversite-Sanayi ve Sosyal Kurumlar arasındaki İşbirliğine ve Sosyal Sorumluluk projelerine katkı yapmak amacıyla ihtiyacı olanlara yeni bir hizmet alanını açmayı hedefliyor.

AÇILACAK PROGRAMLAR:

1. Elektrik – Elektronik Tasarımı Elemanı
2. Kurgu Eğitimi (Final Cut Pro)
3. Mikro denetleyici Kontrollü Elektronik ve Otomasyon (PIC Basıc Programlama)
4. Tasarıma Yönelik Bilgisayar Programlama Eğitimi
5. Uygulamalı Bilgi Teknolojileri Eğitimi
6. Uygulamalı Temel Elektronik Eğitimi
7. Bilgisayar ve Muhasebe Eğitimi
8. Dış Ticaret Ve Gümrük Elemanı Eğitimi
9. Emlak Danışmanlığı/Finansmanı Elemanı Eğitimi
10. Bankacılık ve Sigortacılık Elemanı Eğitimi

Başvuru Tarihi: 11.05.2010-28.05.2010     Saat: 09:00-17:00

Başvuru Adresi: İstanbul Kültür Üniversitesi Meslek Yüksek Okulları İncirli Yerleşkesi

Tel: 0212. 498 49 40  Fax: 0212.543 69 70 – 0212. 561 33 28

E-Posta: [email protected] ; [email protected]

Not: Kurs süresince kursiyerlere İŞKUR tarafından ayda 330 TL harçlık verilecek ve kursiyerlerin sigortaları İŞKUR tarafından yapılacaktır.

* http://www.iskur.gov.tr/Kurs/KursOnAir.aspx adresinden İŞKUR üzerinden de başvuru yapılabilir.

Öğretim Mi, Öğrenim Mi?

Geçen hafta iş görüşmesinde beğendiğim makina mühendisi adaylardan birinin Amerika Birleşik Devletleri’nde sistem mühendisliği üzerine katıldığı yüksek lisans programı için yaptığı net analiz çok hoşuma gitti. Adayım şöyle dedi:

Ben Türkiye’de bütün mühendislik eğitimim boyunca veya öncesinde hep öğretmen, profesör bana ne verecek diye bekledim. Bir şeyler vermediğinde eleştirdim, sinirlendim. Oraya gittiğimde ise sudan çıkmış balığa döndüm ilk zamanlarda. Bırakın profesörün birşey vermesini, o oturduğu yerden sürekli “benim için ne yaptınız?” diye soruyordu. Kendimi bir anda korkunç bir araştırma, inceleme, değerlendirme, geliştirme, sorgulama süreci içinde buldum. Türkiye’de bir projeyi uflaya puflaya çıkartırken, orada bir yıl içinde dört yıllık lisans programında yapmadığım kadar çok iş çıkardım”

Evet, orta öğretim hayatımızda bize temel sosyal ve fen bilimleri öğretiliyor. Peki ya üniversitede?  Türkiye’de üniversitelerde bizler hangi sürece giriyoruz veya girmeliyiz? Öğretim mi, öğrenim mi? Ben söyleyeyim, görünüşteki ismi yüksek öğrenim ama ezberci zihniyetin bir yansıması olarak realitede yaşadığımız öğretim.

Üzücü ama gerçek.

🙁


Eğitim Vermek Güzel

Ben eğitim uzmanı değilim. Hatta İnsan Kaynakları mesleğim boyunca eğitim vermek seçeneği karşıma çıktığımda özellikle kabul etmedim. Eğitim vermek, eğitime katılanlarla iletişime girebilmek, onların kendilerini eğitim içinde hissetmelerini sağlamak bambaşka bir beceridir kanımca.

2010 yılın başından beri üniversitelere gençlerle söyleşme gitmekteyim. Onlarla birlikte olmak ve onlarla mesleki bilgimi, tecrübelerimi, anılarımı paylaşmak bambaşka bir keyif doğrusu. 1 Mayıs’da da İnsan Kaynakları; Kıymetli İnsan Programı için Kocaeli Üniversitesi’nde olacağım.

Ancak bu yazımın ana konusu 18 Nisan 2010 Pazar günü günboyu eğitimci sıfatıyla katıldığım Eğitişim Kariyer Enstitüsü 5n İK Sertifika Programı. İki ay önce “Performans Değerlendirme” üzerine oturum konuğu olduğum 5n İK programına “İşe Alım Yöntemleri, Uygulamaları” konusunda günboyu eğitim vermek üzere katılma teklifi geldiğinde tereddütsüz kabul ettim. Benim için önemli bir gelişmeydi, sunumumu özenle hazırladım.

Eğitimin nasıl geçtiğini soracak olursanız, benim için çok iyidi. Sabahtan akşamüstü saat altıya kadar on dört pırıl pırıl genç ile çok hareketli ve interaktif saatler geçirdim. Gün sonunda onların da memnuniyetini hissediyordum ama bugün elime ulaşan Eğitim Değerlendirme Formu sonuçları hislerimde yanılmadığımın kanıtı oldu. ‘Konuşmacı’ olarak 100 üzerinden 99, ‘Eğitim Genel Puanı’ olarak da 100 üzerinden 95’e layık görmüş beni arkadaşlar.

Eğitim Değerlendirme Formunda asıl beni heyecanladıran ve mutlu eden ise katılımcıların eğitim hakkındaki görüşlerini birer cümle ile belirttikleri  son bölümdü, işte cümlelerden birkaçı:

“Eğitmen çok deneyimliydi, güncel örneklerle katılımcıları konuya hakim kıldı, zamanı çok iyi kullandı”

” İpek Hanımı gözümü kırpmadan dinledim çünkü inanılmaz bir enerjisi var, verdiği örnekler ve yaşanmış olayları anlatması ilgimizin dağılmamasını sağlayan bir başka etken oldu”

“Konular çok açıklayıcı, eğitmen pozitif yaklaşımlıydı”

Takdiriniz için çok teşekkürler arkadaşlar 😀

İş Görüşmeleri Workshop’a Kimler Katılacak?

Geçen Mart Eğitişim Kariyer Enstitüsü’nün Performans Değerlendirme” oturum konuğu olmuş ve gençlerle çok güzel olarak nitelendirebileceğim iki buçuk saat geçirmiştim.

Geçtiğimiz günlerde Eğitişim Kariyer Enstitüsü’nden aldığım yeni davet beni çok mutlu etti. 18 Nisan 2010 Pazar günü “İş Görüşmeleri Workshop” oturum konuğu olacağım. Oturuma katılımcıları ile iş görüşmelerinin kapsamı, çeşitlerinin anlatımı yanında bolca uygulama yapmayı planlıyorum. Eğitime katılan gençlerin çoğunun İnsan Kaynakları profesyoneli olmayı istemesi workshop sürecini çok daha verimli ve ilginç kılacak. Aklımda iş görüşme çeşitleri üzerinden çeşitli ekip çalışmaları yapmak var.

Eğitişim Kariyer Enstitüsü ile yaptığım görüşme sonrasındaki bir diğer güzel gelişme ise sosyal medya üzerinden belirleyeceğim üç gencin de workshopa katılabilceği haberini almam oldu.  Bu yazıyı şu an okuyan ve yazının altındaki yorumlar bölümüne neden workshop’a katılmak istediğini yazanlar arasından belirleyeceğim üç kişiyi 18 Nisan 2010 Pazar günü saat 15:00-17:30 arası gerçekleşecek olan çalışmada ağırlayacağız.

Evet, İnsan Kaynakları mesleği ile ilgilenen, iş görüşmeleri nasıl oluyor merak eden değerli okuyucular yorumlarınızı bekliyorum 🙂
.
Not: İş Görüşmeleri Workshop’a katılacak üç kişinin isimlerini yazının altına ekleyeceğim.
.
Workshop’a Katılacaklar:
Sinan Babacan
Pınar Çakal
Ayşenur Akgül

KAGİDER “İşimi Kuruyorum” Eğitimi

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği girişimci adaylarına ve girişimcilere destek olabilecek iki günlük “İŞİMİ KURUYORUM” eğitimini 8-9 Nisan tarihlerinde Kadın Gelişim Merkezi–BİZ’de düzenliyor.

Programa Konya’ya gerçekleştireceğim iş seyahatim nedeniyle katılmıyorum ama duyurmayı bir görev kabul ettiğim için Kaynağım İnsan’a bilgisini taşımaya karar verdim. Önümüzdeki günlerde de Kagider’in eğitim ve ilgimi şeken etkinliklerini duyrurmaya devam edeceğim.

Eğitim Programı ve Eğitimciler:

8 Nisan 2010 Perşembe
09:00 – 09:30 … Kayıt
09:30 – 10:00 … Girişimcilik Nedir? / Bedriye Hülya
10:00 – 10:30 … Katılımcı Hikayeleri / Bedriye Hülya
10:30 – 10:45 … Kahve arası
10:45 – 11:30 …. Girişimci Kadın Profili ve Yetkinlik Analizi (?) / Bedriye Hülya
11:30 – 12:00 … İş Ğlanına Giriş / Neşecan Çekici
12:00 – 13:00 … Öğle Yemeği
13:00 – 14:45 … İş Planı Oluşturmak – I / Neşecan Çekici
14:45 – 15:00 … Kahve Arası
15:00 – 16:45 … İş Planı Oluşturmak – II / Neşecan Çekici
16:45 – 17:30 … Fikri Mülkiyet Hakları / Güven Çalık
17:30 – 18:00 … Teknoloji / Ayşe Işıl

9 Nisan 2010 Cuma
09:00 – 10:30 … Mali Mevzuat Uygulamaları / Hürriyet Özçelik
10:30 – 10:45 … Kahve Arası
10:45 – 12:30 … Kurumsal Kimlik ve Kişisel İmaj / Aydan Baktır
12:30 – 13:30 … Öğle Yemeği
13:30 – 15:00 … Pazarlama ve Satış / Nilüfer Durukal
15:00 – 15:15 … Kahve Arası
15:15 – 16:00 … İş Hukuku / Esra Tekil
16:00 – 16:30 … Borçlar Hukuku / Esra Tekil
16:30 – 16:45 … Kahve Arası
16:45 – 17:15 … Mikro Krediler / Gülsün Aykut
17:15 – 18:00 … KAGİDER İnkübasyon, Mentorluk, Danışmanlık Uygulamaları / Berrin Kuleli
18:00 – 19:00 … Sertifika Dağıtımı

.

Tarih : 8-9 NİSAN 2010
Yer : KAGİDER –BİZ. Kadın Gelişim Merkezi (19 Mayıs Cad. No:47-57 A Residence K:1 D:20 Şişli İstanbul)
Saat : 9:00-18:00
Ücret  : 150.-TL
Bilgi ve Kayıt için 0 212 266 82 61 – Mehtap Balcı
[email protected]

Gençler Ne Duymak İstiyor?

Son bir ay içinde üniversite ortamlarında karşılaştığım gençlerin çoğu şirketlerdeki İnsan Kaynakları uygulamalarından ziyade özgeçmiş yazmak, işe başvurmak ve mülakat etaplarında neler yaşanabileceği, nelerin yapılıp, nelerin yapılmaması gerektiği konularıyla ilgiliydi. Ben de bana verilen süreler kadarıyla onların bu meraklarını gidermeye çalıştım.

Sadece sunum eşliğinde bilgilendirme yapmak değil, fonda sunumu kullanıp mümkün olduğunca interaktif bir konuşma süreci hayata geçirmek ilk hedefim oldu. İstediğim seviyede katılımı sağlamak için kullandığım metodlardan biri ve en etkini ise katılımcıları mülakata almaktı. Hiç beklemedikleri anda gelen “gönüllü var mı?” sorusuna  fazlaca temkinli yaklaşsalar da, kısa sürede ürkekliklerinden sıyrılıyor gençler ve birer ikişer el kaldırmaya başlıyorlar sahnede mülakata alınmak isteğiyle.

Aynen bir iş görüşmesi ciddiyeti ile el sıkışıp tanışarak başlayan soru-cevap seansı süresince, gönüllü gençlerin verdikleri yanıtlar üzerinden bir mülakatta neler sorulur, nasıl cevaplar verilebilir, verilmemelidir gibi açılımları farklı farklı örnekler ile inceledik, bol bol sohbet ettik, güldük, zamanın nasıl geçtiğini hiç farketmedik.

Geçtiğimiz bir ay boyunca gördüm ki, özünde ezberci olmayan, oldurulmaya çalışılan gençlerimize düşünme ve sorgulama yöntemlerini öğretmemiz lazım. Onlara, hayat ve/veya iş üzerine yapacakları her seçim öncesi “ben bunu neden yapıyorum, neden istiyorum, neden buraya başvuruyorum?” sorularını sordurabilmek ve üretecekleri cevaplarla ilk başta kendi kendilerini ikna ettirebilmek lazım. Ancak kendileri ikna olduğunda iş görüşmeleri esnasında işe alım uzmanlarını da ikna edebileceklerinin mesajını çok net vermek lazım.

İngilizce Öğrenimi

englishBugüne kadar size imkanlar sunuldu ama siz hep bir bahane bulup, yabancı dil öğrenmeyi ileri bir zamana ertelediniz. Önceleri ciddiye almadınız, çünkü dil öğreniminin önemini kavrayamadınız. Belki eğitim sistemini suçladınız, sınıftaki öğretmeninizi sevmediniz. Belki de kendinize güvenemediniz. Ya da yeterli zaman bulamadınız öğrenmek için.

Şimdi okulunuz bitti ve iş aramaya başladınız. Size ilk sordukları soru kaç dil bildiğinizse ve siz hala iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle bile kuramıyorsanız; geç kaldığınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İngilizce öğrenmek aslında tahmin ettiğinizden daha kolay.

Önce kendinizi tanımalısınız ve öğrenmeyi öğrenmelisiniz.

Bireysel özelliklerinizi keşfederek, öğrenme yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. Yazarak mı, dinleyerek mi, görerek mi, yoksa resimleyerek mi daha kolay öğreniyorsunuz. Sakın kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Herkesin farklı bir öğrenme tarzı var. Bazıları sadece sessiz ortamda öğrenebilirken; diğerlerinin gürültülü ortamda konuyu kavradığını görmek mümkündür.

Kendi dilinizi ne kadar iyi biliyorsunuz?

İngilizce ve Türkçe dillerinin benzerlikleri ve farkları nelerdir?

Hiç düşündünüz mü? Dil öğrenmenin mantığını anladıktan sonra işinizin ne kadar kolaylaştığını göreceksiniz.

Öğrenmek istediğiniz konuyu şekillerle, görsel sembollerle veya işitsel materyallerle ilişkilendirebilirsiniz.

Hatırlamanızı sağlayacak her yolu siz kendiniz bulabilirsiniz. Bol kitap okumak, film seyretmek, radyo dinlemek, güncel haberleri takip etmek kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardımcı olacaktır.

Kendinize bir kelime defteri edinin. Öğrendiğiniz, önemli olduğunu düşündüğünüz her kelimeyi not edin. Zamanla kendi sözlüğünüzü oluşturun. Gittiğiniz her yere bu defterle gidin. Mesleğinizle ilgili terminoloji sözlüğü oluşturmayı da ihmal etmeyiniz.

Unutmayın, pratik yapmadan bilgi beceriye dönüşemez. Öğrendiklerinizi yanlış yapmaktan korkmadan mutlaka kullanmalısınız. Bazı öğrenciler sahip oldukları bilgiyi kolaylıkla kullanabilirken, diğerleri mizaçları gereği çekindikleri için kendilerini yeteri kadar iyi ifade edemezler. Sakın kendinizi küçümsemeyiniz. Siz de isterseniz ve yeteri kadar çalışırsanız mutlaka başarılı olabilirsiniz.

Size kötü bir haberim var. Dil çok nankördür. Eğer yeteri kadar tekrar etmezseniz bildiklerinizi çok çabuk unutabilirsiniz. En basit konuları bile tekrar etmelisiniz.

Bunun için öğrenme planı yapmalısınız. Hedef belirlemelisiniz. Zamanınızı verimli bir şekilde kullanmak için önceden ders programı hazırlamalısınız Konuları belirleyip, bu konularla ilgili dil becerilerini geliştirmek için kaynaklar bulmalısınız. Tahmin edebileceğiniz gibi en önemli kaynak internet. (Keşke bizim zamanımızda da olsaydı). Aslında ne kadar çok şanslısınız.O kadar çok imkan var ki…Yeter ki siz öğrenmek isteyin.

Öğrendiklerinizi başkalarıyla paylaşmak,onlara bir şeyler öğretmek en güzel öğrenme biçimidir. Siz de paylaşın. Olmaz mı?

Okşan Ocaktürk
İngilizce Öğretmeni
[email protected]
www.twitter.com/oksan_ocakturk
www.friendfeed.com/hayat35

Oturum Konuğunun Performansı

Egitisim

Dün Eğitişim Kariyer Enstitüsü‘nün 5N İK İnsan Kaynakları Sertifika Programı‘nın oturum konuğuydum.

Oturum konusu İnsan Kaynakları uygulamaları arasında en teknik olan Performans Değerlendirme’ydi.

Kimisi halen öğrenci, kimisi profesyonel hayat içinden, kimisi de iş arayan onaltı oturum katılımcısı ile tanıştıktan sonra hızlıca sunumumun içeriği paralelinde paylaşımlarıma geçtim. Kurumsal performansın ölçümlenmesinden bireysel performansın değerlendirimesine doğru ilerleyen çizgisinde iki saati aşkın süren sunumumun ana başlıkları;

* İpek Aral Kişioğlu, tanıtım
* İnsan Kaynakları nedir? Nasıl çalışır? Enstrümanları nelerdir?
* Kurumsal Performansın ölçümlenmesi; Balance Scorecard – Şirket Karnesi nedir?
* Örnekli Strateji Haritası Uygulaması
* Örnekli Şirket Karnesi Uygulaması
* Bireysel Performans Değerlendirme
* Bireysel Performans Değerlendirme Paketi Örneği
* Dünya Nereye Gidiyor?
* Yetenek Yönetimi Yazılım Çözümü Örneği – IBM Talent Management
* Sorular

Performans Değerlendirme uygulamalarının kapsamı iki saate sığdırılamayacak kadar geniş olduğu için neredeyse mola (5 dakika) bile vermeden geçen egitisim2oturumun sonunda da katılımcılar ile İnsan Kaynaklarının diğer uygulamaları, meslek, kaynakçalar ve iş hayatı üzerine sohbet ettik.  Gençleri bayağı yordum ama bence yorulduklarına da değdi. Katılımcıların görüşlerini belirttikleri oturum etkinliği değerlendirmesi hafta içerisinde bana ulaştırılacak. Merakla bekliyorum.

Oturumun sonunda Eğitişim Kariyer Enstitüsü’nden iletişimde olduğum Zeyno Sezgin bana kurumun teşekkür plaketini ve Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na adıma yapmış oldukları bağışın belgesini verdiğindeyse çok mutlu oldum.

Eğitişim Kariyer Enstitüsü’nden önümüzdeki zamanlarda da bir araya gelebilmek karşılıklı dilekleri ile ayrıldım. İnsan Kaynakları mesleğine girmek isteyen gençlerle mesleki bilgi paylaşıma girmiş olmanın bilgilerimi sistematize etmek bağlamında beni de çok geliştirdiğini düşünüyorum ve Eğitişim Kariyer Enstitüsü’ne bu imkanı bana verdikleri için buradan çok teşekkür ediyorum. 🙂