İnsan Kaynakları En Zor/Ağır İştir

İnsan kaynakları her geçen gün popülaritesini arttırıyor. Eskiden iş ilanlarında muhasebe ve satışla ilgili pozisyonlar çok başvuru alırdı, şimdi İK ilanlarına gelen başvuru sayısı dudak uçuklatacak seviyede. Neden?

Nedeni cehalet.

Çok mu ağır oldu cevabım. Bence hayır. Çünkü manzaranın net açıklaması bu.

İnsan kaynaklarının tam anlamda ne olduğu bilmeyen, “insanlarla çok iyi anlaşıyorum” tezi üzerinden İK’ya akan kitlelere bir şekilde “DUR” demek gerek.

Siz İK ile ilgili bir bölümde okumuş olabilirsiniz, kütühaneniz İK kitapları ile dolu olabilir. Çok güzel. Zaten insan kaynakları yönetimi de öğrenmesi kolay bir bilgidir. Son yıllarda gelişen stratejik İK yönetimi çerçevesinde İK süreçlerini sayısallaştırma çabasını bir kenara bırakırsak bizim işimizin ağırlıklı içeriği sözeldir.

O zaman soracaksınız madem bu kadar kolaydı da neden “İnsan kaynakları en zor/ağır iştir” diye başlık attınız?

Çünkü sadece insan kaynaklarının teorisini öğrenmek kolaydır. İşin uygulamasına gelince, işte o hiçbir meslek dalında olmayacak kadar zordur.

Bir üretim müdürü, makinanın üretim performansını çok rahat ölçebilir, ayarlayabilir. Sonuçta hepsi mekanik, hammade/ara mamul bilgisidir. Ama siz insanın performansını aynı mantıkla ölçümleyemesiniz, insan bir makina değildir. Bambaşka yollar ortaya koyabilmeniz gerekir.

Bir satınalma müdürü üretim için hangi hammaddeyi alacağına hammaddenin kalite değerleri ve maliyeti üzerinden çok rahat karar verebilir. Ama siz insanı hammadde alır gibi işe alamazsınız. İnsandaki yeteneği, kişiliği, tutumlarını anlayabilmek çok zordur. İnsan sonsuz değişkendir.

Bir pazarlama müdürü ürünün ambalajını değiştirerek satışını arttırabilir ama insanın etkinliğini arttırmak için onu geliştirmeye, değiştirmeye çalışmak ve çabanızın sonucunu kanıtlamak yani sayısallaştırmak gerçekten çok zordur.

BİZİM İŞİMİZ ZORDUR/AĞIRDIR ÇÜNKÜ İNSAN ZORDUR/AĞIRDIR.

Mesleğini insan kaynakları olarak seçenlerin veya insan kaynaklarına heves edenlerin dünyanın en zor/ağır değerini kendilerine meşgale olarak seçtiklerinin bilincinde olması gerekir. Öyle bir değer ki, her biri dünyada tek, her biri eşsiz.

Mesleğimizin zorluğu bu kadarıyla da bitmez.

Bir pazarlamacı, bir üretimci, bir satınalmacı sadece kendi işi ve kendi işi ile bağlantılı yan fonksiyonları bilir . Bütün gayesi bunları organizasyonunun stratejik amaç ve hedeflerine hizmet edecek şekilde yürütebilmektir. İnsan kaynaklarının ise organizasyonun stratejik amaç ve hedeflerini çok iyi özümsemiş olmasının yanında organizasyon içindeki bütün fonksiyonlarının işlevlerini, süreçlerini ve başarı ölçütlerini bilinmesi gerekir. Bu bilgiye sahip olursa ancak insan yönetimi için ihtiyaç duyulan sistemleri tanımlayabilir, uygulayabilir, geliştirebilir.

İnsan kaynakları çalışanları, genel müdürün insan yönetimi yetkisini devraldıklarının farkında olmalıdırlar. Onlar genel müdür adına insanı seçme, yerleştirme, ölçümleme, geliştirme, elde tutma, ödüllendirme süreçlerini oluşturur, yürütür, sürekli geliştirirler. Dolayısıyla yetkilerini ne derecede etkin kullanabildikleri onların kurum içindeki gücünün, konumunun hatta saygınlığının da göstergesidir.

Bu yazıyı neden yazdığımı da açıklayarak kelimelerimi bitireceğim.

Bana her gün “ben İK’cı olmak istiyorum, Ne yapmam lazım?” şeklinde mesajlar geliyor. Onlara bu yazının linkini vereceğim. Ve diyeceğim ki,

İlk başta bu ve 27 Ocak tarihli yazıyı 10 defa okuyup iyice düşün, kendini tart. Eğer çok yönlü çalışıp, çok okuyacaksan, insana ve kendine sonsuz saygı duyup seveceksen bu mesleğe gir. Yoksa bizi ileri değil, geri götürürsün.”

Çok mu zalimim? Ne yapayım? Testi kırıldıktan sonra iş işten geçmiş oluyor.

“İnsan Kaynakları En Zor/Ağır İştir” üzerine 9 yorum

  1. İpek Hanım teşekkür ederiz bu önemli hatırlatma ve ikazlar için.Daha önce Kaynagım İnsan TV de yayınladığınız videolarda da bu konuyla alakalı olarak İK’ya ilgi duyanlar,gönül verenler için önemli açıklamalarda bulunmuştunuz.

    Bir mesleği popüler olduğu için seçmek gerçekten hatalı bir karardır.Ülkemizde maalesef bu tuzağa insanlar sıklıkla düşebilmektedir.

    Sevgilerimle

    Gökhan

  2. İpek hanım, özellikle bilişim sektöründe sizlere çok ihtiyaç var. Çalışan profili olarak daha içine kapalı ve beyin yoğun çalışanların kişisel,profesyonel gelişimleri çoğu şirkette umursanmıyor. İşe alımdan ziyade yeni mezun gençlerin, sistemsiz bir şekilde işin içine katılması oryantasyon eksikliği, eğitim bütçesi ayrılmaması ileriki dönemlerde yazılımcıların veriminin düşmesine, mutsuz olmasına yol açıyor.Kendi şirketimizde yaptığı değerlendirme testlerini 5-6 ay boyunca dönmeyip, profesyonel gelişimimizle ilgili hiçbir çalışmada bulunmadan sadece hal hatır ederek 1 sene bulunduğu pozisyonu meşgul etti.
    Her alanda olduğu gibi IK’da da kalifiye eleman eksiğimiz çok.
    Ha bu arada IK yönetimi mezunu bir arkadaşım başvurduğu yaklaşık 200 kadar pozisyondan sadece 1 görüşme çağrısı almış.1,5 senedir işsiz ve yüksek lisansı çözüm olarak gördüğü için geçen dönem bir Y.L. programına kaydoldu. Aceba IK adayı gençler üniversiteye başlamalarından itibaren nasıl bir yol izlemeli? Blog’unuzda onlar için de bir kontrol listesi hazırlasanız çok faydalı olur diye düşünüyorum.

    1. Bir Yazılımcı,

      Şirketinde yaşadığın olumsuz durum için üzüldümü ama fazla da şaşırmadığımı söyleyebilirim. İK teorisini bilmek ile uygulayabilmek ayrı yetkinliklerdir. İK iş kolunda uygulamacı tarafı güçlü kişilere pek rastlayamıyoruz. Diğer taraftan üst yönetimin İK uygulamalarına maliyet faktörü nedeniyle sıcak bakmamaları da sıklıkla yaşanan bir durum.

      İK ynöetimi arkadaşının durumunu da anlıyorum. Bu konu hakkında Kaynağım İnsan’da pek çok yazı bulunuyor. Ayrıca Kaynağım İnsan TV’deki videolarımda da konuya değiniyorum. Önümüzdeki günlerde yazacağım farklı yazılarla da konuyu gündeme alacağım.

      Sevgilerimle,

  3. Çok doğru.Yazınız sert gibi görünsede aslında çok olumlu mesajlar veriyor.Teşekkür ederim.

Bir Yazılımcı için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir