Mülakat süresince işverenin sorumlulukları

Mülakat işe girmeye aday kişi ile işverenin arasındaki bir alışveriş sürecidir. Her alışverişte olduğu gibi her iki tarafın birbirine karşı sorumlulukları vardır. Genelde bütün makaleler işe girecek adaya “Mülakat sırasında kendine güven, minik ve jestlerine dikkat et, kullandığın kelimeleri iyi seç, olası sorulara önceden hazırlıklı ol” gibi tavsiyelerde bulunulur. Ama hiçbir zaman aynı tavsiyelerin işverene de verilmesi gerektiği düşünülmez. O zaman sıralayalım; bir işverenin mülakat süresince adaya karşı sorumlulukları nelerdir ?

a. Mülakatı yapacak patron/yönetici kendisine güvenmelidir. Bu da ne demek diyebilirsiniz ama mülakatları bir insan bedeni olarak düşünürsek mülakatı yapan kişinin kendisine güveni mülakat sürecinin iskeletidir. Mülakata gelen adayların bazılarının özgeçmişleri mülakata alan kişiden kat kat iyi, başarılar ile dolu olabilir. İşte aradaki bu fark nedeniyle bazen adaylar mülakatı yapan kişinin yanlış tavırlarına, yaklaşımlarına maruz kalabilmektedir. Kendini karşısındakine karşı eksik hisseden kişi kendi boşluklarını saklayabilmek için saldırganlaşır. Oysaki hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, mülakat alışverişinde saygı en önemli unsurdur. Eğer mülakatı yapan kişi elindeki soru sorma gücünü saygısızca kullanıyorsa zaten o iş yerinde çalışmanın da adaya pek bir faydası olmaz. Çünkü patron/yöneticinin tarzı şirketin, departmanın tarzıdır. Hiçbir aday baştan kendisini rahatsız eden bir patron/yönetici ile çalışmak istemez, istememelidir.

b. Bırakın aday konuşsun. Mülakatların yapısal en büyük hatalarından biri de adaydan çok patron/yöneticinin konuşmasıdır. Mülakat sonunda aday şirket hakkında çok bilgi almış olur ama patron/yöneticinin eli boştur. Mülakat esnasınsa konuşmaya başlamak hastalık gibidir, hele ki mülakat tecrübeniz yoksa bir sazı elinize almaya görün, önünü kesemezsiniz. Genelde küçük ve orta ölçekli işletmelerde bu hataya özellikli nitelikli adaylar karşısında düşülmektedir çünkü aday şirketin iş süreçlerinden anladığı için yönetici/patron bunu farkettiği anda kendini tutamaz ve direkt paylaşıma girer.

c. Mülakat sorularınızı önceden hazırlayın. Mülakata gelen her adayın birbirinden farklı güçlü veya zayıf tarafları olacaktır. Eğer fazla mülakat tecrübeniz yoksa mülakat esnasında seri şekilde soru üretmek konusunda sıkıntı çekebilirsiniz. Mülakatta kopukluluklar yaşamamak için önce mutlaka kendinize hem iş süreçlerinizi, hem de aradığınız yetkinliklerin varlığını  tartabileceğiniz bir soru listesi hazırlayın. Mülakat soruları üzerine gerek internet, gerekse piyasa satılan mülakat soruları üzerine hazırlanmış kitaplardan bolca yararlanabilirsiniz.

d. Bazı adaylar, özellikle tecrübesizler mülakat öncesi çok heyecanlanabilir, onları rahatlatın. Eğer karşınızda elleri terlemiş, yüzü kızarmış bir genç varsa iki üç dakikalığına mülakatı unutun ve onunla havadan sudan, haftasonu Beşiktaş’ın nasıl yenildiğinden, havanın sıcaklığından, ne kadat şık olduğundan konuşun. İçeçcek birşeyler ikram edebilirsiniz. Onun kalp atışlarını yavaşlatın, yüzüne bir gülümseme yerleştirin ve sonrasında yavaş yavaş sorularınızı sormaya başlayın.

e. Adayları her zaman, istisnasız güleryüzle karşılayın, güleryüzle uğurlayın. Benim bunca yıllık insan kaynakları kariyerimde en çok şikayetçi olduğum konu kendi girdiğim mülakatlardaki patron/yöneticilerin asık yüzleriydi. Bazen “ne o Karadeniz’de gemileriniz mi battı?” demek gelirdi içimden ama elbette ki susardım. Asık suratlı insanları bırakın mülakatı, normal hayatta da kimse sevmez. Bizim insanımızın en büyük yanılgısı asık suratı bir ciddiyet göstergesi sanmasıdır. Oysa ki asık surat aslında yüzde bir maskedir, gizlenme yoludur. Eğer patron/yönetici asık suratı ve olumsuz tavırtlarıyla adayı sahte bir şekilde etkilemeye çalışırsa adaya karşı en büyük saygısızlığı ve yanlış yönlendirmeyi yapmış olur.

f. Adayları denemek. Bazen kimi patron/yöneticilerin adayları kötü davranışları ile kışkırtarak onların böyle durumlardaki tepkilerini ölçtüklerini duyarım. Böyle bir mülakat tekniği yoktur, bu sadece adaya saygısızlıktır. Adayları hırpalayarak işe alım yapılmaz, iş kurulamaz ve yönetilemez. Hırpalanarak işe alınan kişi işverene kinlenir ve üretken olmanın ötesinde yıkıcı bile olabilir. Şirkete aidiyet duygusunu beslemeyi reddeder ve zaten en kısa sürede de gider.

g. Adaylara özel hayatları hakkında detaylı sorular sormayın. Özel hayat mahremiyettir. Maalesef birçok patron/yönetici bu mahremiyeti belki farkında olmadan, belki de bilerek ihlal eder. Geçen yıllarda bir genç kız gelmişti yanıma, birkaç saat önce mülakata gittiği firmada kıza şu sorular yöneltilmiş “Sizi mahallenizde soruştursak sizin için ne derler? Dar kıyafetler giyer misiniz? Annenizin başı açık mı?”. Okurken şaşırmış olabilirsiniz ama bu tip sorular özellikle küçük ve orta ölçekli firmalarda adaylara çok yöneltilebilmektedir. Bu hataya lütfen düşmeyin, bu tarz sorular uluslararası insan hakları sözleşmesine aykırıdır. Kendinizi bir anda mahkemede bile bulabilirsiniz.

h. Önceden belirlemiş olduğunuz mülakat süresine bağlı kalın. Mülakatlarınızı bir program çerçevesinde yapmanız gerektiğini daha önce yazmıştım. Programınıza sadık kalın. Eğer bir mülakat gereğinden fazla uzamış ise yanlış bir yola girdiğinizi bilin. Ya adaya gereksiz derede bilgi veriyorsunuzdur, ya aday gereğinden fazla konuşuyordur, ya da siz mülakatı iyi idare edememişsinizdir, her şekilde hata sizdedir çünkü mülakatı başlatan da, bitiren de ancak sadece siz olabiliriniz. Siz izin verdikçe aday zaten konuşur. 

i. Maaş beklentilerinin öğrenilmesi. Adayların emeklerini ne kadarlık bir ücrete kiralamak niyetinde olduğunu öğrenmek mühimdir. Böyle bir soruya gelecek cevaplar şunlar olabilir : eğer kanaatkarsa “Sizin skalanız dahilindeki maaş benim için uygundur”, eğer konu üzerinde netse ” …… TL”, eğer tecrübesizse “bilemiyorum ki”, veya bir önceki maaşını söyleyebilir. Bu soruya rakamlarla cevap almak mühimdir. Çünkü cevap her ne olursa olsun, her insanın kafasında aslında bir rakam vardır ve kimse bu rakamın altında çalışmak istemez, eğer çalışmaya başlarsa işten çabuk soğur, demoralize olur.  Ben genel itibariyle adaylardan “lütfen bana bir aralık verin” derim , “1000-1500 arası, 3000-4000 arası”. Bu aralık eğer size uyuyorsa adayı işe almak için düşünün, eğer uymuyorsa ne siz boşuna zamanınızı harcayın, ne de adayı meşgul edin.

j. Adaylardan size soru sormalarını isteyin. Bu karşılığnda çok ilginç sorular duyabileceğiniz bir taleptir. Kimi aday birebir sizin özel hayatınız ile ilgili soru yöneltir, kimisi maaş sorar, kimisi iş hakkında bir detay üzerinde durur, kimisi sosyal hakları öğrenmek ister, kimisi de “ne sorayım bilmem ki, aklıma birşey gelmedi”. der. Siz bu sorunuzla aslında adayın kafasındaki öncelikleri öğrenmiş olursunuz yani satır arası okursunuz, tabii elbet böyle bir hassas analiz yeteneğiniz varsa.

k. Adayları şirket, pozisyon, maaş hakkında doğru bilgilendirin. İşverenlerin yaptıkları en büyük hata karşılarında nitelikli bir aday gördüklerinde onu işe alabilmek için şirketlerini olduğundan farklı tanıtmaları, hiçbir zaman yerine getiremeyecekleri vaadlerde bulunmalarıdır. Nitelikli aday ismi üzerinde niteliklidir. İşverenin olası bu şekildeki “yalanlarını” çok kısa sürede farkeder ve gider. Adaylara sarfettiğiniz söylemlerinizde, şirket hedeflerinizde gerçekçi, doğruyu söyleyin.

l. Mülakatlar işe alım yapmak hedefinin yanında şirketin Halkla İlişkiler ( PR) süreçlerine dahildir.  Bir mülakat etabında kimi zaman beş, kimi zaman on beş kişi ile görüşür şirketler ve görüşülen adaylardan belki birisi işe alınır, belki alınmaz bile. Ancak görüşme etabında adaylarla girilmiş olan diyalog sürecince patron/yönetici şirketini tanımlarken, adaya davranışları, özeni ile aslen kurumunun halkla ilişkiler süreçlerine, tanıtımına katkı sağlamaktadır. Hatta bu konuda benim İ.Ü. İletişim Fakiltesi hocalarından biri ile ufak bir tartışmam bile olmuştu. Hocamız bana ‘İnsan Kaynakları, Halkla ilişkiler süreçlerinin bir parçasıdır’ açılımını getirmişti ve dayanağı mülakatlarda adaylara yönelik yapılan şirket tanımtımları, hatta reklamlarıydı. Buradan şöyle bir çıkarıma gidebiliriz; eğer adaylarınızı mülakatlarda hırpalarsanız, kurumunuzun PR’ını “insan hırpalarız, saygımız yoktur” şeklinde yapmış olursunuz hatta normal hayattaki potansiyel bir müşterinizi de kaybedersiniz.

m. Adaylara mülakat sonuçlarını bildirilmesi hakkında bilgilendirme. İşverenin mülakat sürecindeki önemli bir sorumluluğu adayı mülakat sürecinin seyri hakkında bilgilendirmektir. İş yoğunluğundan dolayı konuştuğunuz belki yirmi adayı tek tek aramak istemeyebilirsiniz. O zaman onlara şöyle söyleyebilirsiniz: “Olumlu adaylarımızı çarşamba gününe kadar tespit edeceğiz ve Çarşamba günü mesai saati bitimine olumlu adaylarımız ile bağlantı kuracağız. Bizden bir telefon almazsanız başka adaylar üzerinde yoğunlaştığımızı anlayabilirsiniz”. Bu şekilde adaylarda sizden sadece Çarşamba günü boyunca telefon beklerler, telefon alırlarsa ne mutlu, almazlarsa da “sağlık olsun” deyip arayışlarına devam ederler. Ama lütfen adayları bildirimsiz bırakmayın, bu bekleme ve beklenti halindeki bir kişiye yapılabilecek en büyük kötülük ve saygısızlıktır.

headbg2
Bu yazım Geliştrend’de yayınlanmıştır.

“Mülakat süresince işverenin sorumlulukları” üzerine 3 yorum

  1. Merhaba İpek Hanım,
    Blogunuzu son iki yıldır takip ediyorum.Bugün içgüdüsel olarak arşiv bölümüne gitti elim.İyi ki de gitmiş.
    Yazınızın son maddesinde belirttiğiniz durumu okuyunca “işte benim durumum” dedim.
    Katıldığım bir mülakat sonunda ne zaman bilgilendirileceğimi ne ben sordum ne de mülakatı gerçekleştirenler söylediler.
    Mülakattan bir hafta sonra aradığımda değerlendirme süreçlerinin devam ettiğini,daha sonra sonuç hakkında bilgilendirileceğimi öğrendim.
    Sonraki hafta babam şirkette çalışan bir tanıdığı vasıtasıyla bilgi almış.Ancak yine net bir bilgiye sahip olamadım.
    Böylelikle mülakattan sonraki 3.haftaya girdim.Bunun sebebi şirketin web sitesindeki ilanın hala yayında olması olabilir.Haklı sebepler elbet vardır.
    Bu süre zarfında bir aday olarak yaşadığım duygusal bunalımı çok güzel özetlemişsiniz.Ne yapsam bilemedim,beklemeye devam mı etmeliyim yoksa umudumu yitirmeli mi?

    1. Sevgili Ceren,

      Aslında sana iş görüşmesi sonunda bir geri dönüş tarihi vermiş olmaları gerekirdi. Sana net bir tarih verilmemesini toyluk olarak yorumluyorum. Üç hafta geçmiş. Sanırım kararsızlar. Sen bir defa sormuşsun. Bir daha telefon açma. Şu an karşı karşıya kaldığın durum maalesef bir Türkiye gerçeği. İK uzmanlarımız ana görevlerinde çok özensizler. Eğer çok merak edersen gelecek hafta içinde son bir daha telefon aç. Ama farklı bir cevap alacağını zannetmiyorum. Sana sabır diliyorum.

  2. Bu güzel yazı Linkedin’de anasayfama düştüğünde ne kadar doğru ve güncel kalması gereken bir yazı olduğunu hatırladım ve paylaşma gereği duydum. Bu maddelerin pek çoğunu görüşmelerde yaşıyoruz. İk’cılar arasında aday psikolojisini göz önünde bulundurmayan pek çok kişi var. Maddeler içerisinde en çok yaşadıklarımdan biri; ilana başvurmayıp davet üzerine geldiğiniz halde olumlu/olumsuz geribildirimde bulunulmaması. Ayrıca çalışma hayatına devam eden kişileri görüşmeye davet ettiklerinde mevcut işlerindeki izin durumlarını da göz önünde bulundurmaları çok önemli ama bir kaç firma dışında dikkat edeni görmedim.

Özge Güler için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir