Kategori arşivi: Kariyer Yönetimi

Hedef Ve Zafer

Merhaba İpek Hanım,

Nasılsınız? Blogunuzu uzun zamandır takip ediyorum. Ben Uluslararası İlişkiler son sınıf öğrencisiyim ve tüm hayalim ve hedefim insan kaynakları alanında çalışmak. Bu alanla ilgili tüm üniversite hayatım boyunca araştırmalar yaptım, okudum ve kendimi geliştirmeye çalıstım. Birçok firmanın insan kaynakları bölümüne başvurdum ve yakın zamanda büyük ve ismi olan bir otelin kariyer gününe davet edildim. Bunun benim kendimi göstermem için bir fırsat olduğunu düşünüyorum ve gerçekten çok heyecanlıyım.

İK’cı olmak için birçok üst düzey yöneticinin karşına çıkacağım ve tabi ki aynı zamanda İK cıların. Bana kendimi doğru ifade edebilmem için tavsiyelerde bulunabilir misiniz? Nelere dikkat etmeliyim, nasıl davranmalıyım, ve heyecanımı nasıl kontrol edebilirim? Bu konularda bana yardımcı olabilirseniz cok teşekkür ederim.

Tavsiyelerinizi dört gözle bekliyorum, vakit ayırdığınız için şimdiden çok teşekkür ederim.

Ezgi G. – 21.04.2011

CEVABIM:

Sevgili Ezgi,

İK işine yönelik olan yoğun isteğin beni çok mutlu etti.

Sana tavsiyem;

Bir – Heyacanlı olman çok doğal, bunu kontrol altına almak kaygısı ile gerçek odaklanman gereken İK konusundan uzaklaşma.

İki – Seni bir otel çağırmış. Otelcilik İK’sı özeldir, kendisine has uygulamaları vardır. Bende Yrd. Doç Dr. Meryem Akoğlan Kozak’a ait “Otel İşletmelerinde İnsan Kaynakları Yönetimi” isimli bir kitap var. Bunu hemen getirt ve oku.

Üç – Kendine yapacağın konuşmaya dair bir program çıkart. Yukarıdaki kitabı okursan eminim konuşma içeriğini/başlıklarını daha güzel şekillendirebilirsin. Ardından da başlıkların altlarını doldur.

Dört – Evde mutlaka anneni, kardeşini, birini al karşına ve ona konuşmanı yap. Yani kariyer günü dinleyiciler karşısına çıktığında antremanlı ol. Evdeki antremanında mutlaka krizler geçireceksin .. olmuyor, yanlış söyledim, komik oldum, vs …. bunlar iyidir. Kendi kendine evde yaşadığın bu panikler sayesinde kariyer günü yapacağın sunumunda çok sakin olabileceksin. Heyecanını da antremanlı olduğun için daha rahat yenecesin.

Sevgilerimle,

İpek Aral Kişioğlu (21.04.2011)

EZGİ’NİN YANITI:

Sevgili İpek Hanım,

Beni hatırlıyor musunuz bilmiyorum, sizden katılacağım kariyer günü etkinliği hakkında yardım almıstım. Ve öyle bir sey gerçekleşti ki rüyamda görsem inanmazdım, bana iş teklif ettiler 😀

Sizin tavsiyeleriniz üzerine o kitabı edindim, daha sonra otel işletmeciliği ile ilgili akademik yayınları okudum, okuduklarımı sentezleyerek bir konusma hazırladım, konuşmamı hem İngilizce, hem Türkçe yazdım her duruma hazırlıklı olayım diye. Daha önceki yazılarınızın nerdeyse tamamını okudum, özellikle iş görümesine gidilmeden önce yapılması gerekenlere karsı tamamen hazırlandım. Tüm bu bilgilerimle kendi artı yönlerimi öne cıkaran bir özgeçmiş hazırladım ve görüşmeye gittim. Görüşmeye girer girmez, Kalite Müdürü ve İK beni İngilizce karşıladı ve sürekli beni konuşturdular. Tüm görüşme İngilizce devam etti. O an anladım ki bunca sene öğrendiklerimin, herkesin dil dil diye tutturması boşuna değilmiş. Sonuc olarak 22 yasında mezun olmasına daha 1 ay kalan ben İnsan Kaynakları bölümüne kabul edildim. yehuu 😀

Haftaya işe başlıyorum. Ama artık daha cok calısmam kendimi sürekli geliştirmem ve bunları uygulamaya geçirmeyi öğrenmem gerek. Bu anlamda sizin gibi deneyimli bir İK’ cının tavsiyelerine ihtiyacım var. Takip edilesi gereken yayınlar nelerdir ? Okumam gereken Türk\yabancı kitaplar(otelcilik ve rezidans işletmeciliği ile ilgili) bilginiz varsa bana bu anlamda yardımcı olabilir misiniz?

Size gerçekten cok ama cok teşekkür ederim. Lütfen blog yazmayı bırakmayın.

Sevgiler

Ezgi G. (05.05.2011)

.

Ezgi’nin izni ile yayınlıyorum yazışmamızı. Onun kelimelerinden yaşadığı mutluluğu ben de iliklerime kadar hissettim. Ezgi’nin otelde katılacağı kariyer gününe nasıl hazırlandığını aktardığı cümleler yakın zamanda Ezgi gibi iş aramaya başlayacak bütün gençler için harika bir örnek. Üniversitelerdeki eğitimlerde “Lütfen iş görüşmelerine elinizi kolunuzu sallaya sallaya, turistik geziye çıkmış havasında gitmeyin, hazırlanın, soralacak sorulara antremanlı olun” diyorum. Görülüyor ki, dersini çalışan hedefi on ikiden vuruyor.

Tebrik ederim Ezgi 😀

Eminim ki, sen çok çalışkan, ar-ge düşkünü, kendini ve mesleğini sürekli geliştirmek için çaba gösteren, tanımaktan gurur duyduğum başarılı bir meslekdaşım olacaksın 😀

Kadınların Camdan Tavanı

Kısa aralıklarla farklı iki araştırmaya ait sonucu okudum farklı kaynaklardan. Konu ise kariyerlerinde tepe noktalara erişmiş kadınlar hakkında.

İlk okumam Mart ayı Capital Dergisi’ndeydi. Capital, Türkiye’deki 20 holdingde 439 yöneticinin 91’inin kadın olduğunu yazıyordu. Yani %21‘i.

İkinci okumam ise Bianet’deki “Her Yüz Profösörün 28’i Kadın, 72’si Erkek” başlıklı makale idi. Makalenin başlığı aslında yazının en kısa özeti. Türkiye’deki profösörlerin sadece %28′i kadın.

Derken aklıma 23. dönem TBMM’deki kadın milletvekili sayısına tekrar bakmak geldi. 542 koltuklu mecliste 46 kadın milletvekili ile  TBMM’nin %8′ini oluşturuyoruz.

Son veri ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2008 Ocak ayına ait. Türkiye’de toplam 5 milyon 350 bin kayıtlı işçi bulunuyor. Bunların 861 bin 591’i kadın. Kısaca %16’sı.

Bu yüzdeleri neden verdiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Aslında veriler arasında bir ilişki kurmaya çalışmak amacında değilim. Ama özellikle okuduğumu belirttiğim Capital ve Bianet’deki makalelerde ortak bir açıklama vardı kadınların iş piyasasındaki varoluş savaşları adına: Cam Tavan Sendromu

Kadınların kariyerlerinde ilerlemeleri sürecinde karşılarına çıkan görünmez bariyer, en büyük engel aslında bizzat kendileri, kafalarında yarattıkları kaygı ve önyargılar. Örneğin iş ortamındaki erkekler tarafından ötekileştirildiği kaygısı, işe alım sürecinde tercih edilmeyen olma korkusu, erkek yöneticinin kariyer yolunda yarattığı değeri anlayamaması ve rekabet ortamında takdir görme, onaylanma mücadelesini kaybetmenin verdiği duygusal çöküntü kadınların iş piyasasında kendi kendilerini geriye çekmelerine neden oluyor.

Ben kadınların özgüvenli, bilgili ve çalışkan oldukları sürece bütün engelleri aşabileceklerine inanıyorum. Bardağı dolu tarafından görmeyi öğrenmek ve zamanı iyi yönetmek gerek sadece.

Bir Outplacement Örneği

Bu hafta medya sektöründe çok üzücü günler yaşandı. Habertürk ve Sabah Gazeteleri toplu işten çıkartma yaptılar. Habetürk’te 80, Sabah’ta ise 60 gazetecinin işverenleri ile ilişkisi kesildi. İki medya grubu tarafından yürütülen bu işten çıkarma operasyonlarında izlenen metodoloji de ise büyük farklar var.

Nasıl mı?

Medyada Gazete Habertürk’ün işten çıkartacağı gazetecilerine içerideki kıdem tazminatlarını 31 Ocak 2011 son gün olacak şekilde Şubat ayında teslim edeceği haberi çıktı. Sabah ise bu üzüntü verici süreç dahilindeki kadrosuna nispeten telafi edici aşağıdaki destekleri sunmuş:

– İşten çıkartılanlara tazminatları yanında dört aylık maaşları tutarında ekstra ödeme,

– İşten çıkartılanların iş bulmaları için profesyonel danışmanlık şirketinden destek – outplacement (yeni kariyere geçiş imkanları) çözümleri

Elbette keşke işten çıkarmalar hiç yaşanmasaydı ama Türkiye’de çoğunlukla yabancı sermayeli büyük şirketlerin çalışanlarına sundukları outplacement hizmetini bir Türk medya kuruluşunun kullanmış olması benim çok hoşuma gitti.

Kaynak: Emeklilikhaber

Üniversite Ziyaret ve Konuşmalarım

2010 yılı içinde Yıldız Teknik, Kocaeli ve Has Üniversitelerinde gençler ile bir araya gelmiş ve mesleki konular üzerine söyleşmiştik. Üniversiteliler ile paylaşıma girmek, yeni nesilin aklındakileri, merakları ve kaygılarını birinci ağızdan duymak bir İnsan Kaynakları profesyoneli olarak beni çok besliyor. Benim aktardıklarımın da onların işine yaraması için bayağı hazırlıklı gidiyorum her toplantıya. Dolayısıyla içine girdiğimiz bu alışveriş bana göre büyük artı değer yaratıyor.

2010-2011 yeni öğretim yılının açılmasıyla birlikte üniversite öğrenci kulüpleri de hızla aktivite planları üzerine çalışmaya başladılar.

İlk program Kasım ayının 25’ınde Kadir Has Üniversitesi’nde. TBD İstanbul 4. Bilişim Kongresi kapsamında 25 Kasım’da İş Bulma ve Kariyer Yolculuğu üzerine düzenecek workshopta konuşmacı olacağım.

2010 yılı Mart ayında CV’ni Güncelle etkinliği ile bir araya geldiğim Yıldız Teknik Üniversitesi İşletme Kulübü aynı organizasyonu Aralık ayında da tetipliyor ve beni 11 Aralık’ta tekrar dinlemek istediklerini söylediler. Ben de sevinerek davetlerini kabul ettim.

Kaynağım İnsan blog girişimim ve sonrasında hayatım meydana gelen gelişim ve değişimlerden bahsetmek üzere Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Genç Girişimciler Topluluğu‘nun 17 Aralık’da düzenlediği Girişimciler Zirvesi’nde olacağım.

Şu an için en uzak kesin program ise, 2011 yılı Şubat ayının önemli organizasyonu için şimdiden çalışmaya başlayan İstanbul Teknik Üniversitesi’nden aldığım İK Zirvesi’ne konuşmacı olarak katılım daveti. İTÜ’nün daveti beni ayrı heyecanlandırdı. İTÜ mezunları ile yıllardır o kadar çok çalışıyorum ki, onlarla bir de kendi mekanlarında bir araya gelmek bambaşka olacak. Zirve’ye konuşmacı olarak katılmak dışında danışmanlığını yürüttüğüm firmalarla masa alarak da katılma ihtimalim yüksek.

22 Aralık’ta ise İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kulübünün ikincisini düzenlediği “CV’den Öte Kariyerden Beri” etkinliğine konuşmacı olarak katılıyorum.

Ayrıca Afyon Kocatepe Üniversitesi Bolvadin MYO‘dan aldığım davetin tarihinin netleşmesini bekliyorum.

Bireysel kariyer gelişimim yolunda çok önem verdiğim üniversiteli gençlerle buluşma ve paylaşıma girme süreçlerimin verimli geçmesini şimdiden heyecanla diliyorum. 😀

İstikrarı Aramak: Çözüm Sensin

İnsanın gençken kanı daha hızlı akıyor, daha çabuk sıkılıyor, daha fazlasını, hemen istiyor. Ya hayat? Hayat bu sınırsız ve sabırsız beklentileri karşılıksız karşılayabiliyor mu? Çoğunlukla hayır. Örneğin işyerinde mutsuz olan genç diğerine geçiyor, sonra bir diğerine. Sonuçta istikrarı yakalamak adına yaşanılan istikrarsızlık özgeçmişlerde birikiyor ve karşımıza otuz yaşına gelmeden en az dört beş işyeri değiştirmiş profiller çıkartıyor.

Biz İnsan Kaynakları profesyonelleri özgeçmiş incelerken adaylarda istikrar ararız. Bugünlerde özellikle bilişim ve raklamcılık sektörlerinde sık iş değiştirmek çok da yadırganan bir durum olmasa da, her işveren karşısında güvenebileceği, eğitim yatırımı yaparsa geridönüşünü alabileceği potansiyel adayları görmek ister.

O zaman kanı deli gibi akan genç ne yapmalı? İstikrarı yakalamak adına nelere özen göstermeli?

1. Üniversite süresince mutlaka staj yapmalı, üniversite kulüplerde çalışmalı, nelerden hoşlandığını, yeteneği olduğunu analiz etmeli.

2. Üniversite yılları boyunca yurtdışına çıkma imkanı sağlayan Erasmus, Work & Travel gibi oluşumlara katılmalı.

3. Bireysel SWOT analizini dürüstçe yapmalı.

4. İş hayatının kişi artı değer ürettiği sürece eninde sonunda karşılığını vereceğini bilmeli.

5. Monotonluk kelimesini iş hayatı ile asla bir araya getirmemeli. İş hayatı asla monoton değildir, monotonluğu insanlar seçer.

6. Para için değil, öğrenmek, daha iyisini yapmak, başarmak için çalışmalı.

7. Bir şirketin, bir pozisyonun, bir yöneticinin artısını, eksisini algılayabilmek en fazla altı ay sürer. Eğer kısa süreli çalışılarak üç-dört defa iş değiştirildiyse problemin çalışılan şirketlerde değil, ağırlıklı olarak kendisinde olduğunu bilmeli.

8. Serbest zamanlarını kaliteli geçirmeli, zaman ve para harcanan bir, birkaç hobi edinmeli.

9. Seçilen uzmanlık konusu üzerine sürekli kaynakça takibi yapmalı, kütüphane kurmalı.

10. Severek yapılmayan işin mutsuzluktan başka birşey getirmeyeceğini bilmeli.

11. Çalışma koşulları, görev tanımını iyice öğrenmeden, yöneticisi ile tanışmadan hiçbir işyerinde çalışmaya başlamamalı.

12. İş hayatındaki en kritik dört kelimenin sevgi, saygı, sabır ve sebat olduğu bilmeli ve bu kelimelerin içlerini özenle, düşünerek doldurmalı.

13. Sorun her ne olursa olsun, çözümün sadece kendisinde olduğu asla unutmamalı.

Bir Babanın Oğluna Öğüdü

Murat Ülker’in bu ay yayınlanan Capital Dergisine verdiği röportajdaki bir cümlesini sanırım hayatım boyunca Murat Ülker gibi ben de unutmayacağım.

Sabri Ülker oğluna “Gücün bittiği yerde kaderin başlar” dermiş.

Bir babanın oğluna verebileceği herhalde en büyük öğütlerden biridir şu yukarıdaki cümle.

Hele ki bir süredir  her başımıza gelen berbat olayı (tren kazası, grizu patlaması, sel felaketi, vs… ) “kadere” bağlayan yaklaşımın bana verdiği mide bulantısı sonrasında adeta ilaç gibi geldi okuduğum kısa kelimeler grubu.

Sabri Ülker’in ‘güç’ olarak tanımladığı kavram ise bana göre bilgi, ahlak ve çok çalışmaktan ibaret. Güçlü olmak istiyorsanız bu üçüne mutlaka sahip olacaksınız.

*

İş hayatında da hangimiz kariyer gelişimimizi, çalıştığımız yöneticileri, iş arkadaşlarını kaderin bir cilvesi olarak nitelendirebiliriz? Hiçbirini. Hayatımızda emek sarfederek, yüksek ahlaki değerlerimizi koruyarak ve kendimizi geliştirerek geçirdiğimiz her saniye bize güç verir, bu güç bizim hayatımızı kendi ellerimiz ile yönlendirebilmemizi  sağlar.

Sonuç olarak İnsan Kaynakları fonksiyonlarından Kariyer Yönetimi’nin de temeli makro anlamda sürekli eğitim, ahlaki değerlerden ödün vermemek ve çok çalışmaktır, dahası tümüyle kişilerin kendi kontrolündedir . Bunun ötesindeki Kariyer Yönetimi yapılanmaları (şirket bazlı) mikro seviyede kalacak ve belirsizlik/değişkenlik girdisinin yoğun etkisinden sıklıkla kurtulamayacaktır.

Neden Danışmanlık?

Geçen yıl benim için kariyer yolumda bir dönemeçti. On iki yıllık profesyonel hayatımı bir şirketin/topluluğun bordrosuna girmekten ziyade danışmanlık projeleri üstlenerek veya ekiplerinde yer alarak devam ettirmeye karar verdim. Bu kararı almamın pek çok nedeni var. Nedenlerin en önemlisi hangisi diye soracak olursanız, “bireysel verimlilik” cevabımı verebilirim.

Benim için mesleğimde “bireysel verimlilik” ne demek? Aslında çok kapsamlı ve uzun olan cevabı “bir şirket/topluluğun profesyonel üzerindeki uzun vadeli bütün kısıtlamalarından sıyrılmak ve bireysel üretkenliği arttıracak daha özgür alanlara, uygulamalara kayabilmek” şeklinde özetleyebilirim.

Mesleki olarak kendimi değerlendirdiğimde iki alt başlık üzerinde uzmanlığımı derinleştirdiği söyleyebilirim: İşe alım ve Performans Değerlendirme/Geliştirme.

İnsan Kaynakları mesleğine insan analizine yönelik doğal yeteneğim olduğu keşfi ile çok değerli yönetim danışmanı Oktay Bora Yağız tarafından sokuldum. İşe alım süreçlerinde uzmanlığımı derinleştirmem ise kendimin de yeteneğimin içeriğini anlayıp, onu çok bilinçli şekilde işlememle oldu.  Şu an diyebilirim ki “ben iyi işe alım yaparım.”

İkinci uzmanlık konum Performans Değerlendirme sistemleri ile ise şu an vardığım noktada etkin şekilde birey, bölüm ve şirket performansı ölçebiliyor, strateji haritaları çıkartabiliyor ve şirketlerin gelişimine dair projeleri ekipler ile geliştirip, hayata geçirebiliyorum.

Meslek içindeki on üçüncü yılımın içindeyken çok net görebiliyorum ki, sürekli geliştirmek için yoğun emek sarfettiğim iki uzmanlık alanımda, büyük veya küçük sadece bir kurumsal yapı bünyesinde çalışmak benim iş verimliliğimi düşürüyor, yapabilirliklerimi azaltıyor ve zaman içinde de motivasyonumu olumsuz etkiliyor.

Elbet yazdıklarım her İnsan Kaynakları profesyoneli için geçerli değildir. Her bireyin zihinsel, yetkinliksel ihtiyaçları birbirinden farklıdır. Önemli olan sevdiğiniz bir meslekteki verimliliğinizin ve iş yapma güdünüzün ne zaman, neden düştüğünü farketmek ve süratle kendinize mesleğiniz üzerinden alternatifler üretebilmektir. Benim ürettiğim danışmanlık açılımında hali hazırda büyük bir stratejik yönetim ve İnsan Kaynakları projesi yürütüyorum. İkincisi kapımda. İşe alım yapıyorum.  Uzmanlık alanlarım dışında kalan İnsan Kaynakları fonksiyonlarını talep doğrultusunda kurup işletiyorum. Kaynağım İnsan ile bilgimi, tecrübemi, görüşmelerimi paylaşıyor, şirketlerin ilan çalışmalarını yayımlıyor, serbest zamanlarımda gençlerle bir araya gelerek onlara yaşam ve kariyer koçluğu mahiyetinde sohbetler geliştirebiliyorum. Önümüzdeki günlerde eğitim vermeye başlamak gibi planlarım var.

Şimdi de kendime soruyorum :

Benim gibi bir İnsan Kaynakları Danışmanı daha ne ister?

Cevap:

Daha çok iş, daha çok bilgi, daha çok gelişmek, daha çok başarı ve daha çok özgürlük 😀

Teşekkürler …

kyipekOn küsür senedir İnsan Kaynakları profesyoneliyim.

Üniversite yıllarımda birçok işte çalışmış ve ne yapmayacağım konusunda kendimi bayağı bilinçlendirmiştim. Ben bir satıcı, finansçı, pazarlamacı, mali müşavir, devlet memuru, akademisyen, gazeteci olmayacaktım. Ama mezun olurken kafamda net bir kariyer yolu da yoktu.

Mezuniyet sonrasında kısa süreli birkaç işte çalıştım. Mutlu değildim. Derken bir gün çok sevdiğim bir arkadaşım beni İstanbul’da yanında yaşamaya davet etti. İmkanlarımı denkleştirdim ve Ankara’dan ayrıldım. Bu transfer yolunu bana açan o çok değerli arkadaşıma buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

İstanbul’da iş aradım. Zaman çabuk ilerledi, param tükendi. Umutlarımın da tükenmesine az kala, bir diğer arkadaşımın aracılığıyla halkla ilişkiler, organizasyon üzerine çalışan iyi bir firmada iş görüşmesine katıldım. Beğenildim ve işe başladım. Bana iş görüşmesini ayarlayan arkadaşıma buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

İşimi, işyerini ve iş arkadaşlarımı seviyordum. Aylar geçti. Bir Cumartesi sabahı bilindik bir danışmanlık firmasından hiç beklenmediğim bir telefon aldım. Şaşırdım, meraktan gittim. Çok uzun bir görüşme sonrasında karşımda oturan şirket sahibi Yönetim Danışmanı bana “senin İnsan Kaynaklarına büyük yeteneğin var, istersen seni yetiştiririm” dedi. Bir defa daha şaşırdım, çalıştığım şirkette sorumluluklarım olduğunu söyledim ve öneriyi reddettim. Yönetim Danışmanı bana kızdı. Hayatımın fırsatını tepmekte olduğumu söyledi. “Git düşün, yöneticinle konuş, Pazartesi bana saat 10:00’a kadar haber ver” dedi. Pazartesi günü Yöneticime gittim, yaşadıklarımı anlattım. Ona “Kal derseniz, gitmeyeceğim” dedim. Yöneticim “Gerçekten senin için büyük bir fırsat, kaçırma” dedi. Bana şu anki kariyerimin önünü açtığı için Yöneticime buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

Danışmanlık firmasında çalışmaya başladım. Çabuk öğreniyordum, hızla sorumluluklar almaya başladım. Aylar geçti, Yönetim Danışmanı A.B.D.’de yaşamaya ve Türkiye’den ayrılmaya karar verdi. Ben de İnsan Kaynakları departmanı olan bir şirkette çalışmak için iş arayışına girdim. Beni keşfederek mesleğime kavuşturan, yetiştiren, bilgisini, tecrübesini ve saatlerini benimle paylaşan değerli Yönetim Danışmanına buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

İş aramak kolay değil. Başvurular, cevap gelmeyen başvurular… İş görüşmesine çağrılabilmenin işe girmekten daha zor gibi geldiği günler. Sonunda hiç ummayacağım bir aile büyüğümden gelen haber ve büyük bir şirketle iş görüşmesine çağrılmak, görüşmeler ve akabinde işe başlamak. Bana iş görüşmesi için referans olan rahmetli Aile Büyüğüme ve iş görüsmesini ayarlayan Tepe Yöneticiye buradan sozsuz teşekkürlerimi iletiyorum.

Merak etmeyin daha fazla “teşekkür” okumayacaksınız çünkü devam etsem ne benim yazmaya, ne de sizlerin okumaya enerjisi kalır.

Sözün özüyle, kariyerim adına çıktığım yolda başlangıçtan beri farklı boyutlarıyla sürekli bir takım çalışması içinde hissettim kendimi. Takım üyelerinin hepsi “İpek’ın Kariyeri” projesinin önemli birer yapı taşıydı. İpek kendini sürekli geliştirmek, bilgilendirmek için çabalar, kendisine verilen işleri en iyi şekilde yapmak için emek sarfederken, takıma farklı zamanlarda, farklı misyonlarla dahil olan kişiler İpek’in kariyerinin şekillenmesinde çok önemli rol oynamışlar ve oynamaya da devam edeceklerdir. Aynen benim de başkalarının kariyer yollarında takım üyesi olarak farklı misyonlar üstlendiğim gibi.

Hiçbirimiz tek başımıza yaşayamayız, tek başımıza başaramayız. ‘Ben’den ‘biz’ kavramına geçmek ve ‘birey’ olmak yolunda ‘toplum’u kucaklayabilmek, iş hayatındaki başarıya giden anahtardır diye düşünür, inanırım her zaman.

Dilerim, bütün gençler de benim gibi kariyer yollarında ben ile biz, birey ile toplum arasındaki diyalektik ilişkiyi çözerler. Çok çalıştıkları ve sürekli kendilerini geliştirdikleri sürece takımlarının performansının asla düşmeyeceğini bifiil tecrübe ederler.

.

Bu yazım Münteha Mangan’ın “BİZ’siz Olmaz, BEN Dediğin Eksiktir” yazı dizisi için hazırlanmış ve yayınlanmıştır.

Dün Kariyerimi Yönettim

plantDün öğlen saatlerinde beklemediğim bir telefon geldi.  Arayan danışmanlık firması çalışanı çok seri şekilde bana neden ulaştıklarını özetledi:

Tekirdağ tarafında açılacak, 1500 kişinin çalışması öngörülen, yabancı sermayeye ait ve dünya çapında dev bir Bilişim Teknolojileri markasının üretimini gerçekleştirecek fabrikanın İnsan Kaynakları Müdürü pozisyonu için görüşmek

Şaşırdım.

Heyecanlandım.

Elbette çok hoşuma gitti.

Ve … teşekkür ederek kibarca reddettim.

🙁

İşte böyle ani gelişen durumlarda bir iki saniye içinde çok önemli kararlar vermek zorunda kalırız hayatımız, kariyerimiz ile ilgili. O birkaç saniye içinde kafamızdan onlarca cümle akar, cümleler arasında bağlantılar kurulur veya kurulamaz. Kariyer hedefleri gözden geçirilir, olası değişikliklere ne derece açık olunabileceği tartılır ve son nokta müspet veya menfi olarak konur. Geri dönüş de yoktur.

.

İşte telefon konuşması esnasında “görüşmeye gelir misiniz?” sorusu sonrasındaki iki saniye içinde benim kafamdan akan pozisyona yönelik olumlu düşünceler:

Pozisyon benim en cazip bulduğum iki sektör Bilişim Teknolojileri ve Üretimi kavrıyor. Üretilecek marka bir dünya devi. 1500 kişiden sorumlu olmak, hele ki bu kadroyu, kadromu sıfırdan kurmak mükemmel bir tecrübe. Yabancı sermaye, Uzakdoğu, Avrupa ve  Amerika merkezli.

Ama iki durum var ki, onlar için farklı bir yöntemlerle organize olamam:

Birincisi fabrikanın yerinin Tekirdağ olması. Çok uzak, hergün gidip gelmek temposu için kızım Yaprak henüz çok küçük. İşte böyle zamanlarda kadın ile erkek arasındaki fark ortaya çıkıyor. Ben bir anne olarak henüz iki yaşında olan kızımı bu boyutta bırakmaya hazır değilim. Eğer erkek olsaydım bu düşünce, içgüdü aklımın ucundan bile geçmezdi.

İkinci durum ise büyük keyif alarak çalışmakta olduğum İnsan Kaynakları ve Stratejik İş Yönetimi Danışmanlık Projem. Yapacak çok işim, gidecek çok yolum var. Projemi yarıda bırakamam

Pozisyon için üçüncü derecede olumsuz nitelikteki faktörler ise bireysel üretim hedeflerimle ilintili:

2010 yılı içinde açmayı planladığım Kadın Blogları portalı ve kendi işimi yapmaya devam etmek hedefim.

.

Sonuç itibariyle başvurmadığım bir pozisyon için, güncel olmayan bir özgeçmişim üzerinden beğenilerek aranmış olmak gururumu çok okşadı. Benzer durumlarla son bir yıl içinde bu üçüncü karşılaşışım. Ama diğer iki Türk devi beni bu derece heyecanlandırmamıştı. Ne diyelim kısmet …

Bugün olmaz belki ama geleceğinde ne getireceğini kimse bilemez.

😉

Hem Bebek, Hem İşimin Peşindeyim

Yaprak ve ben Dün kızım Yaprak’ın 2. yaşgünüydü. Çok hareketli, güzel ve oldukça da yorucu birgün geçirdik ailece.

Nereden nereye?

Bundan yirmi yıl öncesine döndüğümde gelecek ile ilgili annemin “okuyacaksınız, çalışacaksınız” sözlerini hatırlarım hep. Kendisi kısa süreli İngilizce öğretmenliği tecrübesinden sonra babamla evlenmiş. Bana göre üç çocuk sahibi olmak yanında çok geniş hobi ve beceri yelpazesine sahip kendisini çok iyi yetiştirmiş, geliştirmiş bir kadındır. İyi kitap okuyucusudur, Türkiye dereceleri olan lisanslı briç oyuncusu, sanat ve seyahat meraklısıdır. Ama ben bilirim ki, onun aklının bir köşesinden “acaba kariyer yapsaydım nasıl olurdu?” sorusu hep geçer. Kariyer sahibi kadınlara takdir ve belki de bir parça gıpta ile bakar. Belki de bu nedenle bize bütün çocukluğumuz boyunca “çalışmamızı” öğütlemiştir.

Ben de çalıştım, ilk günden beri.

Üniversite boyunca derslerimi aksatma pahasına çalıştım.

Üniversite sonrasında bağımsızlığımı ilan edebilmek için çalıştım.

Tümüyle kendi biriktirdiğim paramla geldiğim İstanbul’da kalabilmek için çok çalıştım.

İnsan kaynakları mesleğine girdikten sonra işimin iyisi olabilmek için çok çalıştım.

Gerek mesleki, gerek ahlaki anlamda yanlış bulduğum her konu ile tecrübemin yettiği oranda mücadele etmek için çok çalıştım.

Bazen başardım, bazen takıldım düştüm ama sonuç her ne olursa olsun hep çok çalıştım.

Derken Yaprak bebeğim geldi dünyaya. Birden durdum.

Çalışmanın çok farklı bir boyutunu keşfettim birden. ‘Üç ay sonra işe dönerim’ derken ‘kariyer peşindeki kadın’ olarak bir bebeğe sahip olmanın her işten çok daha değerli, önemli olduğunu farkettim. Herkes işe dönebilirdi ama görev tanımı “insanlarla ilgilenmek” olan bir profesyonel kendi çocuğunu başkalarının eline bırakıp, sokaktaki insanla ilgilenmeyi tercih etmemeliydi bence. Ve evet durdum, süresi belirsiz kariyerimi durdurdum.

Günler, aylar, yıllar ilerledi. ‘Her işte bir hayır vardır’ sözünü doğrularcasına geçen zaman beni değişik bir farkındalık boyutuna taşıdı; çalışmayı seven insanın beklentisi kariyer değildi aslında, sürekli gelişmek, sürekli değişmekti sevilen, peşinde olunan. Bu arayışı gerçekleştirmek içinse illa mesaiye veya bordroya girmek gerekmiyordu. Artık teknoloji işi ayağımıza, evimize, bebeğimizin bir metre ötesine getirmişti.

Yaprak dün iki yaşına bastı. Onunla 7×24 geçirdiğim iki yılım boyunca ‘Kaynağım İnsan‘ dahil iki blog, bir web sitesi (Kadın Blogları – yeni versiyonu yakında açılacak)açtım, bir diğer blogda yazarlık yapıyorum, ‘mükemmel’ olarak sıfatlandırabileceğim bir İnsan Kaynakları ve stratejik iş yönetimi danışmanlık projesine başladım. Anlayacağınız ben bebeğimle sadece ‘sözde’ durdum, ‘özde’ şimdi, şu an bu kelimeleri İnsan Kaynakları bloguma yazıyorum, çalışıyorum.

Çalışmak ve gelişmek tükenmek bilmeyen bir aşktır, ne zamanı, ne yeri, ne de koşulu vardır. O nedenle bırakın kariyer yolunda kendinize bahaneler yaratmayı, başlayın bir sonraki adımı planlamaya, on sonrakini düşünmeye, yüz sonrakini hayal etmeye … hayatta hiçbir zaman, hiçbir gelişim, hiçbir değişim için geç değil, tek koşul olan çalışmak bitmediği sürece.

Hazır geçmiş yirmi yıldan bahsederken kariyer yolumda beni destekleyen, motive eden, aileme, eşime, Yaprak’ıma, arkadaşlarıma, bütün yönetici ve iş arkadaşlarıma, okuduğum kitap, blog, web sitesi yazarlarına, öğretmenlerime ve bana her an ilham kaynağı olan onlarca farklı alandaki yüzlerce lidere de teşekkür ederim. 🙂