Bir Fındıkçının Gözüyle Fındık İşçilerinin Yaşamları

Bu yazı her yıl Temmuz-Eylül ayları arasında fındık işçilerinin tekrarlanan yaşam öykülerini anlatmaktadır. Temmuz ayında başlayan sezon tırpanlama denilen ve bahçedeki büyüyen otların temizlenmesi ile başlar. Temmuz sonlarına doğru başta Güneydoğu Anadolu bölgesinden olmak üzere Doğu Anadolu Bölgesinden çalışmak üzere Batıda Sakarya’dan hatta son dönemde Kocaeli’ninde dahil olmasıyla Karadeniz sahil şeridi boyunca Karadenizin doğusuna kadar olan bölgeye çalışmaya gelirler. Eskiden Roman vatandaşlarımız ağırlıklı olarak fındık toplama işlerinde çalışmaktaydı ama son zamanlarda pek görülmez oldular. Yerli halktan da fındık toplama işine gündelik giden maddi durumu kötü olanlar oluyor.

İşçilerin büyük bölümü Güneydoğu Anadoludan çağrılmadan fındık sezonu başlamadan birkaç gün öncesinden gelirler ve mülki amirin gösterdikleri yerlere yerleşirler. Ayrıca daha önce çalıştıkları çiftçilerin çağırması ile gelenler de var, bunlar direkt o çiftçinin göstereceği yere yerleşirler. Eskiden çadırlarda fındık bahçesinde bahçe sahibi ile birlikte kalınırken son yıllarda işçiler içinde özel evler yapılmaya başlandı. Ancak hala işçiler için ev yapmayanlar olduğu gibi ev yapanlarda genelde kaba inşaat halinde evler yaptılar. Bazıları boş dükkanlarda veya depo olarak kullandıkları yerlerde toplu olarak konaklamalarını sağladılar.

Güneydoğudan gelen işçiler arasında üç değişik grup bulunmaktadır.

1-Gezme amaçlı gelenler
2-Çalışmak için gelenler
3-Terör örgütünün keşif amaçlı gönderdikleri

İlki maddi olarak çalışmaya ihtiyacı olmayan bölgede söz sahibi kişilerin çocuklarıdır. Bunlar genelde değişik yerler görme ve gezme amaçlı gelirler. İkincisi ise maddi olarak durumu kötü çoğunluğu oluşturan insanlardır. Asıl çalışmak amacıyla gelenlerdir. İşçiler genelde her türlü eşyalarını yanlarında getiriyorlar. Sorunda bazen burada çıkıyor. Bazıları yanlarında silah veya kaçak çay, sigara v.s. getiriyor. Üçüncu grup ise özellikle son yıllarda Terör örgütünden bu işçilerin arasına sızanlarda olduğu biliniyor. Bu kişiler üçüncü grubu oluşturmaktadır. Ancak şu ana kadar oluşan büyük çaplı bir olay olmamıştır. Sadece bu sızan örgüt mensuplarının çevreyi keşif amaçlı aralarına sızdığı düşünülmektedir. Ekmek parası peşinde koşan işçilerde tehdit yolu ile veya gönüllü olarak yanlarına aldıkları bu kişileri bazıları korkudan bazılarıda bilerek getirdikleri için bu kişileri deşifre etmemekteler. Bu nedenle emniyet güçleri ile işçiler arasında zaman zaman istenmeyen olaylar çıkabiliyor.

Güneydoğu Anadoludan gelen işçileri çavuş veya işçibaşı denilen kişiler fındık bölgesine getirir ve işçilerin yaptıklarından bunlar sorumludur. Bahçede genelde işçilerin başında bulunur ve işçiler ile bahçe sahibi arasındaki irtibatı sağlar. İşçibaşLARı çalışmadan 2 yevmiye olarak gündelik alırlar. Hatta bazıları işçilerden de onlara iş buldukları için komisyon alıyor gibi söylentiler de var. İşçilerin gündelikleri 16 yaş üstü ve 16 yaş altı olmak üzere 2 şekilde mülki idare emirince açıklanır. Güneydoğu Anadolu kökenli işçiler sabah 07:00-19:00 saatleri arasında çalışırken yerli işçiler 08:00-18:00 saatleri arasında çalışır ve Güneydoğu kökenli işçilerden yaklaşık %20 fazla ücret alırlar. Bunun sebebini de çiftçiler şöyle açıklıyor “Güneydoğu kökenli işçiler fındık toplarken pek dikkat etmiyorlar fındık ağaçlarına zarar veriyorlar. Fındık ağacı zarar gördüğü zaman ilerleyen yıllarda o zarar gören ağaçtan ürün alamayabiliyorsunuz ve fındığı tam toplamadıkları için topladıkları yerleri tekrar hızlı bir şekilde gezerek kontrol etmek zorunda kalıyoruz, bu da ilave işçilik gideri oluşturuyor” şeklinde açıklıyorlar. Fındık bahçeleri genelde engebeli, hatta bazı yerleri insanın bile zor durabildiği şekilde arazilerdedir. Bu nedenle fındık toplama işi genelde zahmetlidir. Çalışılmamış her gün boşa geçen cepten harcanan gün olduğu için Güneydoğu Kökenli işçiler aşırı yağmur yağmadığı sürece kendi istekleri ile çalışırlar.

Bahçe sahipleri genelde bağında bahçesinde yetişen mevye ve sebzeyi bu işçilerle paylaşır. Kişisel küçük olayları saymazsak işçiler ile bölge halkı arasında uzun yıllar süren dostluklar kurulur hatta bazıları sezon dışında bu işçileri memleketlerinde ziyaret ederler. Nadir de olsa kız alıp verme gibi akrabalık bağı kuranlar dahi bulunmaktadır. Ancak son dönemde özellikle başta Roman vatandaşlar olmak üzere diğer fındık işçiliği yapanların azalması nedeniyle güneydoğudan gelen bazı gruplar bahçe sahiplerine rest çekerek ‘çalışmaya gelmeyiz ürününüz bahçede kalır’ gibi tehditlerde bulunup gündelik yevmiyelerini mülki amirin açıkladığının %50 si üzerinden talep ettikleri görülmüştür. Bu gruplar az sayıda olmasına rağmen özellikle son 10 yılda yanlış politikalarla değerlendirilemeyen fındığın, siyasi çekişmelere alet edilmesiyle zaten üründen masraflar çıktıktan sonra neredeyse ellerinde birşey kalmayan bahçe sahiplerini ileriye dönük tedirgin etmektedir. Bunun yanında işçiler kazandıklarının yarısını çalıştıkları bu dönemde temel ihtiyaçları için harcarlar. İşçilerin çoğu çağrılarak gelseler dahi bir bahçe sezon boyunca çalışacak kadar ürün olmadığından birden fazla bahçede çalışırlar. Eylül aylarının sonlarına doğru sezon bittiğinde eşyalarını toplayarak başka bir ürünü toplamak üzere yine yollara çıkarlar. Bazıları 6 ay memleketlerine gidemez.

Son olarak şunları söylemek isterim. Birçok fındık çiftçisi uzun yıllar aynı işçiler ile çalışır, sezon başlamadan önce telefon yolu ile birbirleri ile haberleşerek ne zaman fındık toplamaya başlayacaklarını belirtirler. İşçilerde bu görüşmeye göre hareket ederler. Üzerine basa basa belirtmek istediğim bir durum var. İşlerin başta konaklama olmak üzere temel ihtiyaçları eskiye nazaran düzelmesine rağmen birçok işçi fındık işçiliğini bırakıp yerlerine yeni yetişen gençlerin gelmesiyle eski bağlarda zayıflamaya başlamıştır.

Erol Dizdar
http://www.gelecekonline.com/

“Bir Fındıkçının Gözüyle Fındık İşçilerinin Yaşamları” üzerine 2 yorum

  1. Bir fındıkçı oğlu olarak yazınızı beğendim. Tespitler son derece doğru. Eklenebilecek şeyler de var.Mesela bu işçilerin fındığı baştan sağma topladıkları ve bulundukları ortama zarar verme ihtimallerinin yüksek olması.

    Mecbur kalınmadıkça uygulayanmayan bir yöntem bu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir